Karanlıkta Yaşamak

Merhaba. Benim adım Mustafa.  41 yaşımdayım. Annemle beraber Ankara’da yaşıyorum. Bir kamu kurumunda memurum. Aslında ben de sizin gibiyim. Aramızdaki tek fark benim küçüklüğümden beri görme engelli olmam. Ben size bir görme engelli olarak karanlıkta yaşadığım bir günü anlatmak istiyorum.

Sabah uyanıyorum. Ben elimi yüzümü yıkamak için banyoya giderken, yaşlı annem benden önce uyanıp kahvaltı için yiyecek bir şeyler hazırlamış oluyor. Kahvaltıdan sonra üstümü giyinip evden çıkıyorum. Bunların hepsini kolaylıkla yapabiliyorum. Mesela odamdan banyoya ulaşmam için önce 4 adım atmam, banyoya doğru dönerken köşede duran sehpaya dikkat etmem ve sonrasında 3 adım daha atmam gerektiğini biliyorum. Üstümü giyerken gardırobun neresinde gömleklerin, neresinde kravatların durduğunu biliyorum. İnanır mısınız; beni etkilememesi için evdeki eşyaların yeri yıllardır değiştirilmiyor bile. Zaman içinde evde belli bir düzen kuruldu ve ben buna alıştım, alışmak zorundaydım.

“Hatalar azalacağına artıyor.”

Asıl macera ben evden çıktıktan sonra başlıyor. Katlanabilen beyaz değneğimi açıyor ve otobüs durağına varmak için 324 adımlık yolculuğuma başlıyorum. Hafif meyilli ve neredeyse düz bir kaldırımdan yokuş aşağı iniyorum. 48.adımda yol üzerinde dikkat etmem gereken bir çukur var. Bu çukuru belediye 1 ay önce açtı, ama her ne çalışmasıysa artık hala bitirilemedi. Ben de çukurun varlığını, sadece açıldığı ilk gün orada çalışma yapan görevlilerden duydum. Bu çukuru kaldırımdan dolanırken her gün değneğimle dikkatlice yolu yokluyor ve mümkün olduğu kadar yavaş yürüyorum. Yoldaki asıl engel, her gün 102 ve 103.adımlar arasında rastladığım kaldırım taşının oluşturduğu çıkıntı. Öyle bir yerde ki takılıp düşmemek için mümkün olduğu kadar yavaş yürüyorum. Sadece burada değil, Kızılay’da yürürken bile sık sık bu çıkıntılara rastlıyorum. Bazen sizin bile yürürken takıldığınızı duyumsuyorum. Üstelik kaldırımlar bazen yılda iki defa belediye tarafından yeniden yapılırken, bu hatalar azalacağına nasıl daha da artıyor bilemiyorum.

“İnsanlar duymazlıktan geliyor.”

Otobüs durağına vardığımda, binmem gereken 317 numaralı otobüsün gelip gelmediğini Ali Bey sayesinde anlıyorum. Ali Bey’le birkaç yıl önce tanıştım. 60 yaşlarında emekli bir edebiyat öğretmeni. Durakta beklerken 317’nin geldiğini söylüyor, orada binmeme ve Kızılay’da inmeme yardım ediyor. Annem evden çıkamayacak kadar yaşlı olduğundan, ben Ali Bey’le tanışana kadar otobüs durakları benim için cehennem gibiydi. Durakta insanlarla iletişim kuramıyordum. İnsanlar karanlıkta olduğumu fark ettikleri zaman ya sorularıma kısa yanıtlar veriyor ya da duymazlıktan geliyorlardı. O zamanlar işe bazen geç kalıyordum. Sadece 317 otobüslerinden birinin kaptanı –o da o gün bana denk gelirse- otobüste beni bir yere oturtuyor ve inip binmeme yardım ediyordu. Akşam eve dönerken biraz daha kolay. İş yerinden bir arkadaşım sağolsun bana yardımcı oluyor. Bindikten 7 durak sonra iniyor ve aynı yoldan evime dönüyorum.

Tabii ki bir de gün içinde yaşadıklarım var. Açıkçası ağır bir işim yok. Sorumlu olduğum toplam 25 raflı 5 adet evrak dolabı var. Tıpkı gardırobumdaki gibi hangi klasörün nerede olduğunu biliyorum. Çalışma arkadaşlarım ya da şeflerimden biri herhangi bir dosya istediklerinde çıkarıp onlara götürüyor, işleri bittiklerinde de alıp yeniden oraya koyuyorum. İş yerindekilerin çoğu bu kadar zaman sonra bana ve durumuma alıştılar. Ancak yeni biri geldiğinde önce benden bir süre kaçıyor, işi düştüğü zaman en başta nasıl davranması gerektiğini çözemiyor, sonra mecburiyetten bir şekilde yaklaşıp iletişim kurmaya çalışıyor.

Benim gibi olmayanın beni anlaması zor. Ben de beni anlayan, anlayabilen insanlara ihtiyaç duyuyorum. Mesela karşı komşum Muzaffer Bey, kayınbiraderine gideceği zaman, beraber Altı Nokta Körler Derneği’nin Kurtuluş’taki binasına gidiyoruz. O beni dernekte bırakıyor, eve döneceği zaman da gelip yine dernekten alıyor. Ben de bu sırada orada benim gibi karanlıkta olan insanlarla bazen lokalde oturup oradan buradan konuşuyor, bazen de kütüphanede oturup sesli kitap dinliyor veya kabartma kitaplardan okuyorum.

“Merak ediyorum.”

İşte benim hayatım böyle. Benim yapabildiklerim bu kadar. Bir de yapamadıklarım, daha doğrusu merak ettiklerim var. Otobüste giderken bazen duyuyorum. Herkes diziler, filmler hakkında konuşuyor. Yeni ve çok güzel binalar yapıldığını duyuyorum. Özellikle gençlerin deli gibi oyun oynadıklarını duyuyorum. Arabalar benim için çok büyük bir engel, buna rağmen araba kullanmak nasıl bir şeydir merak ediyorum. Çikolatayı çok severim. Özellikle sevdiğim bir tanesinin kabını, üstünde neler yazdığını, nasıl yazdığını merak ediyorum. Peki, siz karanlıkta yaşamanın nasıl bir şey olduğunu merak ediyor musunuz? Bir akşam evdeki bütün ışıkları ve perdeleri kapatsanız, on dakika dayanabilir misiniz? Karanlıkta olan birini anlayabilir misiniz?

Dün öğle arasında Kumrular Sokak’tan iş yerine dönüyordum. Orada trafik çok yoğunken karşıdan karşıya geçemedim. Bir genç tuttu kolumdan, “Hocam buyurun.” deyip karşıya geçirdi. Nereye gideceğimi sordu, söyleyince “Eşlik etmemi ister misiniz?” dedi, “Tamam.” dedim. Sizden ricam bize tıpkı bu genç gibi yardımcı olmanız; bizi görmezden gelmemeniz, orada yokmuşuz gibi davranmamanızdır. Özellikle yağmurlu havalarda yolda yürüyorsak, karşıdan karşıya geçerken bize yardımcı olun. Nerede olduğumuzu bazen karıştırırız. Bizimle bu konuda  “Sağa dönün. Sola dönün.” demek yerine yolda bir engel olup olmadığı, bir dahaki kavşağa ne kadar mesafe olduğu gibi bilgiler verin. Bizimle yürümeyi teklif edip bizim gözlerimiz olun. Beraber yürürken kolumuza girin. Toplu taşıma araçlarında bize yardımcı olun, mümkünse yer verin.

Bana yardımcı olan o gençle yürürken biraz sohbet ettik. Bunları yazmak istediğini söyleyip iznimi istedi. “Tabii ki olur. Yaz ki bilsinler, öğrensinler bizi.” diye cevapladım. Bizim gibileri meleklerin koruduğu söylenir. O melekler sizsiniz, bize destek olun. Unutmayın; ben veya benim gibi bir başkası hep çevrenizdeyiz. Belki bir gün karşılaşırız. O güne kadar “Aydınlık Günler” dilerim.

Empati nedir? Ne değildir? yazımıza buradan ulaşabilirsiniz.

Sizin de yayımlanmasını istediğiniz seçme şiirler veya yazılarınız varsa editor@kafasesleri.com adresine gönderebilirsiniz.

Youtube kanalımıza gitmek için buraya tıklayabilirsiniz.