Veri ile konuşmak konusunda ülkece korkuyoruz nedense. Kimse sayısal çıktılardan bahsetmiyor. Buna devlet yöneticileri de dahil.
Bir bankanızın olduğunu ve her gün yüz binlerce işlem, on binlerce başvuru yapıldığını düşünün. Mesela kredi başvurusunda bulunan birisi var. Belge falan bir sürü şey istersiniz ama en temelinde şunu anlamaya çalışırsınız. Acaba geri ödeyebilecek mi?
Bu sefer de kendinizi bankalara yatırım yapan büyük, devasa bir yatırım fonunu yöneten biri olarak düşünün. Bir bankaya yatırım yapacaksanız bazı verilerini gözden geçirmek istersiniz değil mi? Kaç kullanıcısı var, aktif büyüklüğü ne kadar falan filan. Yani bu bankaya yatırım yaparsam karlı bir iş olur mu diye anlamaya çalışırsınız.
Son olarak da kendinizi bankaya yüklü bir miktar mevduat yatıracak biri olarak düşünün. O zaman ne yaparsınız? Banka acaba batar mı? Güvenilir midir? Faiz oranı iyi mi? gibi gibi birçok veriyi bir araya getirir ve karar verirsiniz.
Peki Ya Devlet Bir Banka Olsaydı?
Ne alaka diyenleri duyar gibiyim. Şimdi şöyle düşünün, bir banka var ve yönetim kurulu başkanı sürekli açıklama yapıyor; En yüksek mevduat faizini biz vereceğiz. En düşük faizle kredi kullandırmayı hedefliyoruz. Tüm Avrupa ülkelerinde ve Amerika’da şubeler açmayı planlıyoruz. Toplamda 100 milyon aktif kullanıcıya ulaşmak hedefimiz. Yatırım fonları büyümemiz için bizi karalıyor. Kadın istihdamına önem veriyoruz. Gelecek 5 yıl içerisinde en güçlü banka olmayı hedefliyoruz. Din, dil, ırk ayırt etmeden tüm vatandaşlarımıza kredi veriyoruz. Teknoloji kullanımı açısından en önemli projelere imza atacağız. Daha bir sürü söylem…
Bu sırada rakip banka boş durur mu? En eski banka biziz, köklü bir bankayız. Biz modern dünyanın aydınlık bankasıyız. Bizi seçerseniz ilk kredinizi neredeyse 0 faizle alacaksınız. Bakmayın Avrupa, Amerika dediklerine daha kendi ülkemizde bankacılığı oturtamadık. Önce bu topraklardaki bankacılığı geliştireceğiz. Kadın istihdamına önem veriyoruz diyorlar ama bizde kadın çalışan daha fazla. Geçen bilmem ne asıllı bir vatandaşımıza kredi vermediniz. Devam eden bir sürü söylem…
Siz de yıllarca çalışmış para biriktirmişsiniz. Mevduata yatırayım bari biraz değerlensin istiyorsunuz. Bu bankaların söylemlerini duyuyorsunuz. Demez misiniz “İyi de arkadaş veri nerede? Nereden bileyim doğru mu söylüyorsun?”
Demiyoruz! Sormuyoruz!
Son yıllarda kimse net veriler koymuyor önümüze. Şöyle yapacağız, böyle hedefliyoruz, böyle dediniz şunu yaptınız… Çıldırmamak elde değil. Bizim yönetim şeklimiz artık aklımızla dalga geçer gibi oldu.
Banka örneğini biraz gerçek hayata döndürelim. Ben vatandaşım, elimde bir mevduatım var yani 1 oyum var. Seçimler geldiğinde kime oy vereceğime nasıl karar vereceğim? Yıllardır verilerle konuşulan bir ortam yok. Yönetenler yapacağız, edeceğiz, hedefliyoruz diyor. Muhalefet bunu yapamazsın, şunu yapamazsın diyor.
Yahu 1 kişi be 1 kişi de çıkıp demiyor ki “Ey iktidar sen bunu nasıl yapacaksın? Söylüyorsun ama hangi veriye dayandırarak? Şu ana kadar yaptıklarının çıktıları nedir?” ya da “Ey muhalefet, yapamazsın, ben daha iyi yaparım diyorsun da nasıl yapacaksın? Hangi veriye, analize dayanarak söylüyorsun bunu?”
Onlar Soruyor!
Ama örneğin son aktörüne gelelim, yatırım fonuna… Yani diğer ülkelere ve yabancı yatırımcılara. Onlar soruyor. “Bana kolaylık sağlayacağını söylüyorsun ama nasıl? diye soruyor. Bana verilerini göster diyor. Bizim göremediğimiz verileri onlar belki kıyısından köşesinden görüyor. O da yeterli olmuyor ve dolayısı ile güven vermiyor. Diğer ülkeler de soruyor, mesela Avrupa Birliği. “Bana bunları söylüyorsun, ama ne yapıyorsun?” diye soruyor. Hemen dış güçlerin oyunu diye içe dönük siyasetle üstünü kapatıyoruz. Biz yiyoruz da onlar yemiyor. Mesafeli duruyorlar haliyle.
Ama mevduat sahipleri yani oy verenler olarak biz, vatandaşlar sormuyoruz. Demiyoruz ki “Aga bu nedir?” Takılmışız popülaritenin peşine, birilerine yaranma derdine, artık içi boşalmış ideolojilerin derin görünen ama yoğurdun kaymağı kadar yüzeyselliklerine gidiyoruz.
Durumumuzu şöyle toparlayayım. Elimizde bir miktar para var, aynı bankalar en yüksek faizi ben vereceğim diyor ama hiçbirisi yüzde kaç faiz verdiğini söylemiyor. Gözümüzü kapatıp birisine yatırıyoruz paramızı. Sonra ah vah edip duruyoruz. Sormadıkça, sorgulamadıkça da durumumuz budur.
Dipnot: Bilimin, sanatın olmadığı bir ülkede ne insan, insan gibi yaşayabilir ne de devlet, devlet gibi yönetilebilir.
Yazının Sorusu: Alt yapı yatırımları diyoruz da Türkiye’nin internet hızı açısından kaçıncı sırada olduğunu biliyor musunuz? Yoksa alt yapı yatırımı denilince aklımıza sadece yollar mı geliyor?
Diğer yazılarımı okumak için:https://atomic-temporary-175113293.wpcomstaging.com/author/eraykagansimsek/