Sıkı Para Politikası ile Vatandaşın İmtihanı

Geçenlerde Merkez Bankası Başkanımız Naci Ağbal sıkı para politikası uygulamanın şart olduğunu hatta gerekirse daha da fazla sıkılaştırma olabileceğini söyledi. Normal şartlar altında günümüz ekonomik yapısı içerisinde olması gereken budur ve doğrudur. Tabii dengesini bulmak önemlidir. Çünkü denge bozulursa bu sefer başka sorunlara yol açabilir. Ama benim vurgulamak istediğim konu başka. Bizde nasıl uygulandığı!

sıkı para politikası

Nedir Sıkı Para Politikası?

Sıkı Para Politikası demek en basit anlatımı ile talebin azaltılması ve arz fazlası oluşturularak fiyatların düşürülmeye çalışılması ve böylece enflasyonun düşürülmesinin hedeflenmesi demektir. Normal şartlar altında bu politika uygulanırken merkez bankaları faizleri bir miktar yükseltir ve para arzını kısmaya çalışır. Para arzının kısılması tasarrufların artması sağlar. Mesela elinizde 100 Lira var. Banka size derse “ver o 100 Lirayı ben sana 1 yıl sonra 125 lira olarak vereceğim”, hemen kafanızda bir hesaplama yaparsınız ve alacağınız ürün 1 yıl sonra yine 100 Lira olacaksa ve acilen almanız gerekmiyorsa gidip bankaya o parayı yatırırsınız. 100 Lirada 25 Lira çok değil gibi görünüyor değil mi? Peki bunun 1 milyar (1.000.000.000) olduğunu düşünün. 1 yıl sonra 250 milyon (250.000.000) arttığını düşünün. Ne yatırımlar ne kazançlar sağlanabilir değil mi?

İşte Sıkı Para Politikası bunu hedefler. Bir süre tasarruf edip kızgın demiri soğutup sonra tekrar işleyebilmeyi hedefler. Ama bu durum gelişmiş ya da temeli sağlam gelişmekte olan ülkelerde böyledir.

Bizde Nasıl Uygulanıyor?

Bir objektif bölümünde bu konudan bahsetmiştim. 80 darbesi sonrası uygulanan politikalara, 80’ler 90’lardaki siyasilerin konuştuklarına bakın ve sonra günümüzü değerlendirin. Gelecekte ne olacağını tahmin etmek hiç zor değil. Çünkü bizim gibi temeli sağlam olmayan ülkelerde Sıkı Para Politikası demek vatandaşın ümüğünü sıkmak demek. Öncelikli hedef para arzını düşürmek ya da yatırımları kontrol altına almak olmamıştır hiçbir zaman.

Ben size olacakları söyleyeyim;

1. Devlet yatırımları tam gaz devam edecek. Garanti ödemeli ihaleler çoğalacak.

2. Market fiyatları falan düşmeyecek. Tam tersine kampanyaların yapılması engellenecek böylece görünüşte zam gelmese bile dolaylı olarak zam gelmiş olacak.

3. Bazı vergiler arttırılacak. Hatta kur beklenenden fazla düşerse ithalattaki vergiler de yükseltilebilir ürüne göre. Bunların sonucunda ise siz paranız olmasına rağmen bu fiyatlar çılgınlık diyerek zaruri ihtiyaçlar harici bir şey almak istemeyeceksiniz. Dışarıda yemek yemek istemeyeceksiniz. Gezmek tozmak istemeyeceksiniz. Kısacası hobilerinizi bırakın zamanla hiçbir şey yapmak istemeyeceksiniz. Üzerine siz bu bunalmayı yaşarken bir şekilde yolunu bulup zenginleşenleri gördükçe daha da bunalacaksınız. Bunaldıkça daha çok tasarruf yapmaya çalışacaksınız ki zenginliğiniz artsın diye ve başlar kısır döngü.

Temel Sağlam Değilse Olan Vatandaşa Olur.

Hammadde, yarı mamul ve enerjide dışa bağımlılığımız devam ediyor. Ülkemizde maalesef üretim alt yapısı da sağlam değil. Kapalı ekonomi olmadığımıza göre bizi kurtaracak olanın üretmek ve ihraç etmek olduğu da belli. Ama üretimimiz sağlam olmadığı için iç piyasaya arzı düşürmeden ihraç etmek zor. Çare vatandaşın alım yapmaması lazım. Enflasyonu da düşürmek lazım. Ama faiz arttırmak da istemiyoruz. Ayrıca yatırımları da durdurmak istemiyoruz. E ne yapacağız? Her şeyin aynı anda olması mümkün olmadığına göre vatandaşı bunaltmaktan başka yol kalmıyor.

Kısacası biz vatandaşlara yine çok iş düşüyor. En iyisi eriyen birikimleriniz ile her şeyin en pahalısını alalım da bu durumdan mümkün olduğunda hızlı çıkalım! Çünkü siyasiler birbiri ile ne kadar yüksek tondan konuşursa konuşsun iş vatandaşa yüklenmek olunca hemen birlik oluverirler. İktidar yapar, muhalefet yalandan 3-5 cümle söyler sonra konu değişir. Olan vatandaşa olur. Bizim ülkemiz için bu yazılı olmayan bir kuraldır.


Dipnot: Hep merak etmişimdir. Gündemde hiç olmaması gereken, en temel hak ve özgürlükler tartıştırılırken arka planda acaba neler oluyor, ne goller yiyoruz diye. Malum 1 hafta alkol satışı tartışmaları alevlendirildi ve arkasından sigara tartıştırıldı. Meğer arka planda “Yeni Anayasa” çalışmaları tamamlanıyormuş.


Yazının Sorusu: Bütün bu olanlara hala şaşırabilen var mı?