Biliyorsunuz serbest çağrışım diye bir şey var. Herhangi bir şey ile uğraşırken aklınıza bambaşka konularla ilgili çağrışımlar yapması durumu. Tam olarak yaratıcılıkla alakalı değil. Yaratıcılıkla alakalı merak ettikleriniz varsa sevgili eşimin instagram adresini takip edebilirsiniz. Bir an da serbest çağrışımla fesat düşünceler aklıma nasıl geldi ben onu yazacağım.

Ailecek görüştüğümüz müzisyen bir arkadaşımızın söz ve müziğini yaptığı bir şarkıya kaptırmış araba kullanıyordum.
Ben şarkıyı dinlerken çok mutlu olmuştum.
Toplumsal olayların, insanların davranışlarının üstüne kafa yormak, düşünmek kimseye mutluluk getirmediği gibi bana da getirmedi. Şarkı bir yandan çalarken benim yüzüm düştü. Çünkü ben arkadaşım böyle güzel bir şarkı yaptığı için onun adına ondan bile daha mutlu olmuştum. Ama insanların hiç de öyle olmadığı geldi tam o an da aklıma. Tadım kaçtı.
Nereden geliyor bu fesat düşünceler aklımıza? Neden sevdiğimiz birileri bir şeyler başardığında, kalite işler sergilediğinde onlar adına mutlu olamıyoruz? Neden aklımıza ilk gelen onun adına sevinmek değil de bu başarıya fesat duygularla yaklaşıp “ben niye yapamadım?” diye kendi adımıza hayıflanmak oluyor?
Yavaş yavaş ben de benzemeye başlarım diye korkuyorum.
Ben hep başkalarının, özellikle ailemin ve arkadaşlarımdan birilerinin başarıları ile övünmeyi sevmişimdir. Çoğu zaman onlardan fazla bile sevinmiş, ben bir şeyler başarabilirsem ve ama eğer onlardan birinin işleri yolunda gitmiyorsa kendime sevinemeyip ona üzülmüşümdür.
Düşünsenize bir arkadaşınız çok ünlü bir sanatçı olmuş ve milyonlarca seveni var ya da bir iyi bir lider siyasetçi arkadaşınız var ve peşinden milyonları sürüklüyor. Zamanında belki son paranızı bölüştüğünüz, son yemeğinizi paylaştığınız, beraber dertlenip beraber güldüğünüz arkadaşınız bunları başarmış. Ne kadar gurur verici değil mi?
Çoğu insan için olmadığını gördükçe yıkılıyorum ve anlayamıyorum. Anlamlandıramıyorum. Ya ben çok naifim ya da onlar çok fesat. Buna o kadar çok tanık oluyorum ki artık. Ya bir gün ben de onlara benzersem diye korkuyorum.
Bunları yazarken bile içime öküz oturdu resmen.
Resmen tadım kaçtı. Hafta sonu durduk yere dertlendim yine. Allah’tan eşim de benim gibi. Gerçi o benim gibi olsa da fesat düşüncelerin daha farkında yaşadığı için kendini daha iyi koruyabiliyor bana göre. Neyse şimdi işi var. Bitince okur bu yazımı. Sonra beraber dertleniriz biraz da.
İyiliğin kazanacağı güzel günlere…
Dipnot: Anlamadığım için yıllarca yapmaya direndiğim “meditasyon”a başlamak lazım galiba.
Yazının Sorusu: Beni boş verin de kendinize dürüst olun, başkası adına sevinebiliyor musunuz?
Diğer yazılarımı okumak için: https://kafaseslericom.wordpress.com/author/eraykagansimsek/