Biraz Sorumluluk Alsanız Ne Kaybedersiniz?

Sorumluluk duygusu en sevmediğimiz duygu sanırım. İş uygulamaya gelince kimse elini taşın altına koymak istemiyor ama konuşmaya gelince mangalda kül de bırakmıyor. Sabah açtım haberlere bakıyorum. Bir magazin haberi gözüme takıldı; “Ünlüler tatil sezonunu açtı” diye. Birçok ünlü fotoğraf paylaşmış, paylaşılırken de ya özlü bir söz ya da biraz mizah katılarak yazılmaya çalışılmış falan falan. Yanlış anlaşılmasın kimsenin tatili umrumda değil. Kimseye “millet aç, siz geziyorsunuz” diyecek de değilim. Benim derdim pandemi sonrası daha virüs ortalıkta kol geziyorken ve vaka sayıları artıyorken, toplumun bilimden daha çok takip ettiği ünlülerin sanki her şey normalmiş de sıradan bir tatile gitmiş gibi davranmaları. Biraz sorumluluk alsanız ne kaybedersiniz? diyor insan.


Bence yazık bir tablo çünkü maalesef isteseniz de istemeseniz de bu toplum sizi örnek alıyor ve taklit ediyor. Siz belki tehlikeden uzakta, daha steril bir şekilde hareket edebiliyorsunuzdur, etmiyorsanız da beni ilgilendirmez ama birazcık elinizi vicdanınıza koyun, sosyal medyada “like” peşinde koşmayın da paylaşımlarınızda biraz daha sorumluluk sahibi olun. Siz ya da sizi örnek alıp hareket edenler umrumda değil de birlikte oluşturduğunuz güruhun toplum içinde arttırdığı risk umrumda.


Kuşak çatışmasına neden yeni çıkmış gibi davranılıyor?

Son günlerde yine X – Y – Z kuşakları ve Z kuşağının farklılığına dair yazılar çoğalmaya başladı. Her defasında şaşırıyorum bu içerikleri okurken. Çünkü çok basit bir konu var ortada, her nesil bir önceki ile çatışma halinde ama iki önceki nesil ile daha yakınlardır. Yani anne&baba – çocuk ile çatışırken dede – torun çok iyi anlaşır.


Konuya, bu nasıl kuşak? böyle gençlik mi olur? siz bizim yaşımıza gelince anlarsınız gibi gibi biraz küçümseyici, biraz ders verme niyetiyle sorulmuş sorular ve yöneltilen ithamlarla yaklaşıyoruz. Ama unuttuğumuz şu ki anne babalarımız da bizim nesile böyle yaklaşıyordu. Muhtemelen Z kuşağı da kendi çocuklarına bu şekilde yaklaşacaklar. Kuşak çatışması dediğimiz durum yani.


Youtube Kafa Sesleri TV’ de sohbetlerimizde ya da bazı yazılarımızda bu konuyla ilgili şöyle demiştim “Bu nesil geliyor ve farklılar, olaylara çok farklı bakıyorlar, bu nesli anlayamayan ülkeler batmakla karşı karşıya kalacak.” Hala sözümün arkasındayım. Z kuşağı çok farklı, sınır tanımıyorlar. Ama soyut anlamda değil gerçek anlamda da sınır tanımıyorlar. Aidiyet duyguları eski nesil gibi değil, bir ülkeye bağlılar elbette ama bizim kadar da topraklara bağlı değiller. Muhtemelen onlardan sonraki nesil daha da bağlı olmayacak. O yüzden canı sıkıldı mı? mutlu değil mi? hemen değişiklik yapabiliyorlar.
Hal böyle iken bu nesil ile çatışmak yerine dinamiklerini anlayan zirveye, anlamayan dibe doğru hızlıca yol alacak ilerleyen yıllarda. İster kabul edin, ister etmeyin. 


Dipnot: Sorumsuzlar yüzünden, bana bir şey olmazcılar yüzünden biz dikkat edenlerin kendi karantinası uzadıkça uzuyor. Bakalım nereye kadar?


Yazının Sorusu: Yanlış insanları örnek alıyor olabilir miyiz?

Diğer yazılarımı okumak için: https://kafaseslericom.wordpress.com/author/eraykagansimsek/