Modern Kölelik Düzeni

Kölelik… Bir insanın başka bir insanın malı – mülkü olması… Dedelerimizin ve hatta onların dedelerinin bile bu topraklarda görmediği bir düzen. Ama gelişen ve değişen dünya düzeni içerisinde modern kölelik düzenini icat etmeyi başardık.

Kölelik denince aklımıza neler geliyor?

Kölelik deyince aklımıza ilk gelen görüntü sanırım elinde bir kırbaç olan adamın, altında sadece bir pantolon üstü çıplak adamların sırtına vurarak “çalışın köleler” diye bağırma sahnesidir. Filmlerde genelde bu ve bu tarz sahnelerle işlendiği için öyle sanıyoruz. Konuya özel ilgisi olup da araştırma yapan insanlar haricinde kimse tam olarak ne olduğunu bilmiyor haliyle. Eski Uygarlıklarda köleliğin nasıl olduğunu merak edenlerin okuyabilmesi için yazının sonuna bir makaleyi iliştireceğim.

Üzülerek söyleyeyim ki kölelik denince aklımıza sadece film karelerinin gelmesi konunun sadece o kadar olduğu anlamına gelmiyor. Çünkü tüm dünyada yasaklanmış olmasına rağmen modern çağda insanlar olarak biz bu kavramı üstü kapalı yaşatmayı başardık.

Peki nasıl başardık?

2020 yılında bir salgın hastalık tüm dünyayı etkisi altına almayı başardı. Maskelerle yatar hale geldik neredeyse.

Salgının başlarında hepimiz romantik duygular içerisinde hareket ettik. İş yerleri çalışmaya ara verdi. Çalışabilenler uzaktan çalışma modelini evden çalışma modeli olarak uyarladı. Çalışamayanlar bir yandan ne olacak diye korkarken bir yandan da tüm televizyon programlarında uzun sürmeyeceğine dair tartışmalar yapıldı. O sürede çevrimiçi hayatlar yaşamaya başladık. Haberlerde balkonundan müzik icra edip bütün mahallesini keyiflendiren amatör ya da profesyonel müzisyenler gösterildi. Bugüne kadar gelen süreç içerisinde ben de dahil olmak üzere kimse fark etmemiş ki modern kölelik düzeninin temellerini atmışız.

Nasıl mı?

Belki bu sorun Türkiye’de yaşamaya çalışanlarda daha fazla hissediliyordur bilmiyorum ama süreci bir düşünelim. Salgın yasakları girdi hayatımıza. Önce insanlar evden çalışmaya itildi. Ekonomi kötüye gidince şartlı serbestlik sağlandı. Şartlar düzgün oluşturulmadığı için salgın daha kötüye gitti. Sayılar saklandı. Çünkü tam yaz dönemi turist sezonu boyunca, döviz problemi yaşayan bir ülke turist gelmemesini kaldıramazdı.

Sezon bitti gerçek sayılar açıklanmaya başladı. Yasaklar sıkılaştırıldı. Ama ekonomi daha da kırılgan hale geldiği için iş yerlerinin durması düşünülemezdi tabii ki. Sonra küçük esnaf girdiği kıskaçta sıkıştıkça sesini yükseltmeye başladı. Bu sefer onları rahatlatmak için yeni kararlarla esneklik sağlandı. Doğru düzenlemeler ve uygulamalar yapılamadığı için vaka sayıları yine fırladı. Devlet ve devleti yönetenler kendi koyduğu kurallara uymadı. Günlük 60 binli vaka sayıları görüldü. Kısıtlamalar bu sefer daha da arttırıldı. Ama birçok iş yeri yine istisna kapsamında çalışmaya devam etti.

Nihayetinde gelinen bu son kapanma döneminde en son açıklanan sayılara göre 4 milyon insandan fazlası çalışma muafiyet belgesi alarak işlerine gitmeye devam ediyor. Bu ne demek? İşe gideceksin, büyük fabrikalar çalışsın diye aynı mesai saatlerine riayet edeceksin ve doğru evine döneceksin. Saat 10:00 – 17:00 saatleri arasında olan market iznini kaçıracaksın. Bu sürede kimseyi göremeyeceksin. Eve gelip yemek yiyip yatacaksın ve sabah tekrar işe gideceksin. Bu sürede ekonomi iyiye gitmediği için fiyatlar sürekli artacak. Kazandığın üç beş kuruş da eriyecek. Daha çok kapana kısılmış hissedeceksin.

Sizce de bu modern kölelik değil mi? İnsanın kendi eliyle yarattığı hem de…


Dipnot: Hep merak etmişimdir. Gündemde hiç olmaması gereken, en temel hak ve özgürlükler tartıştırılırken arka planda acaba neler oluyor, ne goller yiyoruz diye. Malum 1 hafta alkol satışı tartışmaları alevlendirildi ve arkasından sigara tartıştırıldı. Meğer arka planda “Yeni Anayasa” çalışmaları tamamlanıyormuş.


Yazının Sorusu: Bütün bu olanlara hala şaşırabilen var mı?

Yazıda bahsettiğim makaleyi buraya tıklayarak okuyabilirsiniz.