Ego

Yazılıp çizilen pek çok eleştiriye, farklı görüşlere ve kuramlara rağmen psikoloji alanında büyük gelişmelere yol açan isim: Sigmund Freud. Psikanalizin kurucusu Freud’un psikanalitik kuramına meşhur id-ego-süpergo ve savunma mekanizmalarına değineceğim.

Tabii ki her zaman her konuda altını çizmeye özen gösterdiğim bir noktayı hatırlatarak: Okumak, araştırmak ve en doğru kaynaklardan en güvenilir bilgiye ulaşmak ne kadar önemliyse kişinin pek çok yaklaşımı değerlendirip kendi süzgecinden geçirerek bir sentez yapabilmesi de o derece önemlidir.

Evet, hazırsak konumuz hassas.

Freud’un yapısal kuramına göre id, ego ve süpergo

İd, içgüdüsel ihtiyaçlarımızı ve dürtülerimizi; süperego kurallar, ahlak, çatışma, suçluluk gibi toplumsal değerlerle evrimleşen katmanı, Latince “Ben” anlamına gelen ego ise id ve süperego arasındaki arabulucuyu ifade eder.

İd’in talepleri süper ego açısından kabul edilemez bir durumda olduğunda, ego kabul edilebilir koşulları belirleyebilmek ve psikolojik bütünlüğü koruyabilmek adına birtakım savunma mekanizmaları geliştirir.

Geliştirdiğimiz bu stratejiler bilinçdışıdır ve ilkel- olgun diyebileceğimiz; zarar verici savunmalarla birlikte daha sağlıklı bir biçimde dengemizi korumamıza, ilişkilerimizi yürütmemize yardımcı olan savunmalar mevcuttur.

Bu nedenle savunma mekanizmalarının neler olduğunu ve hangi durumlarda kullanıldığını bilirsek, farkındalık geliştirebilir ve en önce kendimizi ardından başkalarını daha iyi anlayabiliriz.

Savunma mekanizmalarının bazıları

Bastırma, benliğimiz için tehlikeli olabilecek ve kaygı yaratabilecek anıların, deneyimlerin bilinçdışına itilmesidir. Bilinç zayıfladığı anda açığa çıkabilir.

Bölme, aynı nesnenin/kişinin iyi ve kötü yönlerinin bir arada bulunabileceğini kavrayamayıp bütünüyle kötü ya da iyi olarak algılamaktır.

Yadsıma-İnkar Etme, benlik için tehlikeli olan ve kaygı yaratan bir gerçeği yok saymaktır.

Yansıtma, bireyin huzursuz olduğu kusurlarını ve yetersizliklerini gizleyerek başkasına maletmesidir.

Eyleme dökme, yaşanılan olumsuz bir durumun getirdiği duygu yükünü, taşıyamayarak aniden düşünmeksizin olası sonuçları hesaba katmadan tepki gösterilmesidir.

İkili Duygu (Ambivalans), birbirine zıt ya da ters iki duygunun, düşüncenin aynı anda duyulması.

Ussallaştırma-Akla Yakınlaştırma, aykırı davranışların anlamlı ve mantıklı gösterilmeye çalışılmasıdır.

Entellektüalizasyon, yasak dürtülerin, kötü anı ve yaşantıların akılcı yetiler ve bilgilerle açıklanarak, asıl bunalım kaynağının üzerinin örtülmesidir. Okumuş, bilgi birikimi yüksek kişilerce kullanılan bir savunma düzeneğidir. 

Saplanma, gelişme döneminde bireyin bir dönemde kazandığı davranışa takılıp kalmasıdır.

Regresyon (Gerileme), sıkıntı veren durumlar karşısında bireyin geçmişteki haz objelerine dönmesidir.

Çevirme-Döndürme, baskılanmış duygu ve düşüncelerin gerçekte organik bir durum yokken fizik bulgularla anlatımıdır.

Uygun kullanılması durumunda bir bireyin sanatçı, bilim insanı ve yaratıcı olmasını tetikleyen savunma mekanizmaları ise;

Hayal kurma, gerçekleşmemiş durumların gerçekleşmişçesine hayal edilerek rahatlamaya gidilmesi.

Yerini Doldurma-Telafi Etme, kişinin gerçek ya da hayali kusurlarını geri plana iterek geliştirdiği yönlerini öne çıkarması.

Yer Değiştirme, bir dürtünün asıl objesinden uzaklaştırılıp farklı bir objeye, başka bir kimseye ya da toplumca kabul görülen bir alana yönlendirilerek sıkıntının giderilmesi.

Yüceltme, kimi güdülerin hedef ve amaçlarının değiştirilerek kişi ve toplum için daha yararlı bir biçime dönüştürülmesi.

Sembolleştirme, kimi duygu ve düşüncelerin sesli ya da yazılı anlatımı.

Benimseme, bir başkasının beğenilen davranışlarının model alınmasıdır.

Hayat bize her zaman sıkıntı ve kaygı verici durumlar yaşatabilir. Hayatı, şansı, zamanı, sebep olduğu düşünülen herhangi bir durumu ya da kişiyi suçlamak yerine savunmalarımıza farkındalık geliştirebilir ve değişimin öncüsü olabiliriz.

Daha dengeli bir hayat bizim elimizde.

Sevgiyle.

Diğer yazılar için: https://kafaseslericom.wordpress.com/author/idilguneysimsek/