Kafa Sesleri 1 Yaşında

Kafa Sesleri sosyal paylaşım platformu olarak sizlerle buluşalı tam tamına 1 yıl oldu.

Uzun zaman önceydi, “Kafa Sesleri” isminde, -çoğu kimse tarafından anlaşılamayan- yazılar yazdığım bir blogum vardı. Kimi zaman da “Kafa Sesleri” Facebook sayfasından şiirler, denemeler paylaşırdım. Mesela teknikten anlamazdım. Web sitesi kurmakmış, tasarım yapmakmış bilmezdim o zamanlar. Gelecek için çalışmalar başlamıştı sadece. Örneğin logoyu çok sevdiğim kreatif direktör arkadaşım yapmıştı. İlk sitemi tasarımcı bir arkadaşım kurmuş, yazılarımı içine yüklemişti. Bana da göstermişti nasıl yapılacağını 🙂 (Teşekkür ve sevgilerimle)

Yıllarımı reklam sektöründe çalışarak geçirdim. Yazardım, en fazla ppt ile işim olurdu sunum hazırlamak için. Her ne kadar tasarımcı arkadaşlarımla ekran başında yan yana çalışsak da bir türlü öğrenemedim Photoshop, indesign, after effects ve benzeri programları kullanmayı.

Sonra bir zaman geldi. Mesleğim reklam yazarlığı olunca, kelimelerin anlamını yitirdiğini görmemle birlikte yazmaktan soğudum. Türkçe bilen herkesin yazardan çok yazar olması da cabasıydı.

Yazılara kimi zaman ara versem de “Kafa Sesleri” domaininden asla vazgeçmedim. Doğmuştu ne de olsa bir kere, zamanla büyüyecekti.

Geçen seneydi. Pandemi zamanları. “Kafa Sesleri”, eşimle benim sesim oldu. Büyümenin zamanı gelmişti.

Eray’la birlikte oturduk o program bu program derken bir de baktık sitemiz oldu. Öyle zamanlar oldu ki “terzi kendi söküğünü dikemezmiş” misali Eray girişimci, ben reklamcı kimliğimle “Kafa Sesleri” için mesleki birikimimizi uygulamakta çok zorlandık. İşim kurumsal kimlik ve marka imajı oluşturmak iken içimize sinen tasarımlar, formatlar dönemsel olarak değişti durdu. Eray’ın girişimcilikte uygulamalı olarak işlediği “fikir derinleştirme, yol haritası” ve benzeri aşamalar defalarca konuşulsa da günün sonunda bir de bakmışız içimizden gelenle karşınızdayız. Özellikle de ben… O gün “Belle Histoire” dinlemişim, “Dur ya bu şarkının okunuşlarını yazıp koyayım demişim”. Eray “içerik planlamamızda o yok” derken “olsun canım istedi” diyen bir İdil.

Eskiden çok özenirdim karı-koca birlikte iş yapanlara. Bu süreçte çok da tatlı olmadığını deneyimledik. Değil mi Eray? 😉 Hele ki konuşmalarına çoğu zaman sansür uygulamam? 🙂

İnanılmaz bir gelişim süreciydi. Eray, Allah’tan ilgiliydi ve becerebiliyordu teknik meseleleri. Teknik, kreatif, strateji derken 1 senenin sonunda emekleye emekleye bir yol kat ettik.

“Kafa Sesleri”mize ortak olan yakınlarımızı da ağırladık ve bir senenin sonuna doğru yaklaşırken “Kafa Sesleri”mizi biraz daha büyütelim istedik. Bu konuda fazla duygusaldım. Aramıza arkadaşımız Merve katıldı 🙂

Mükemmel miyiz? Hiç kimse mükemmel değildir. Dünyanın en bilgili insanları mıyız? Yüksek ihtimalle bilmediklerimiz, bildiklerimizden çoktur diye hayıflanarak günün birinde göçüp gideceğiz.

Dolayısıyla o güne dek ne kadar paylaşırsak o kadar iyidir dedik. Bir kişiye, bir topluma ve dünyaya ne bırakabiliyorsak. Ve pek tabii ki kendimize de ne katabiliyorsak.

Başka bir deyişle, gelişimin sonu yok. Yeter ki gelişmeye açık olalım!

Paylaşmanın sonu yok. Yeter ki paylaşmaya gönüllü olalım!

Ha ve de en önemlisi “Kendin olmak gibisi yok!”

Sonuç olarak, üretmeye ve birbirimizden öğrenmeye gelişmeye büyümeye devam!

Sevgiyle.

kafa sesleri kurucuları

Youtube kanalımız için buraya tıklayabilirsiniz.

Diğer yazılar için: https://kafaseslericom.wordpress.com/author/idilguneysimsek/