Tiyatro Sanatı

“Tiyatro Sanatı, sevme sanatıdır.” demiştim Gazete Sanat‘taki “Tiyatro Sanatı ‘ndan Sevme Sanatı’na” başlıklı köşe yazımda.

Bugün 27 Mart Dünya Tiyatro Günü. Sanatın iyileştirici gücüne inanan bir sanat tutkunu olarak bu özel günde şunu söylemek istiyorum.

Yaşam mücadelesi baki. Geçim derdi, kariyer telaşesi, hayaller gerçekler, hastalıklar ölümler, afetler her daim bizi bekliyor olacak.

Evreni keşfetme yolculuğundaki insan hayatı bir virüsle alt üst oldu. Zaten depresyon ve anksiyete çağında yaşayan insanlık, pandemiyle muazzam bir girdaba çekildi. Nereye bağlayacağım?

Pek tabii ki sevgiye ve beraberinde getirdiği aydınlık geleceğe dair umuda.

“Sanat nedir? Sanatçı kimdir?”

“Sanatçı olmak = konservatuvarlı olmak” inanışına sahiptim bir zamanlar. Hayatın içinde her alanda olduğu gibi sanatta da ayrımcılık söz konusuydu çünkü: Alaylılar vs. Konservatuvarlılar.

Sonra küçüklüğümden beri hobi olarak icra ettiğim sanat dallarında profesyonelleşmeye yönelik adımlar atıp da özel hayattaki arkadaşlıklarımın dışında “sanatçı” ünvanına sahip profesyonelleri tanıyınca büyük bir hüsrana uğradım.

Hayatımın büyük bir bölümünde, toplumu dönüştürme gücüne sahip olduklarına inanarak büyük bir saygı duyduğum ve hatta ilahlaştırdığım kimselerin üzülerek “misyon ve vizyon sahibi” olmadığını gördüm.

Toplumu dönüştürme, farkındalık yaratma gibi misyonları geçtim, bireysel gelişimin temeli olan empati, saygı, nezaket, alçakgönüllülük gibi değerlere sahip olan kimselerin de oldukça azınlıkta olduğunu gördüm.

En kötüsü ise bu ünvana sahip kimselerin “sanat sevgisini paylaşma ve büyümesini isteme” motivasyonundan yoksun olmasıydı.

Küçücük bir pastayı kim bölüşmek ister?

Paylaşmak, “ben” in ötesine geçebilmektir.

Sevgi ve içtenlik gerektirir.

Tiyatro; insanı, insana, insanla, insanca anlatma sanatıdır.

Bu cümle, içerisinde çok ciddi bir misyon ve vizyon içerir.

Artık çok keskin olduğum bir kişisel görüşüm var:

“Sanatçı olmak, önce iyi insan olabilmektir.”

Yeteneğine ve eğitimine, birikimine ilaveten kendini bireysel anlamda geliştirmiş olma ve misyon-vizyon sahibi olmaktır.

Büyük dilim telaşesiyle, alkışlar sadece benim olsun hırsıyla, bizler-onlar ayrımcılığını sürdürerek, kalkık burunla ezici bakışla -kısacası okumuşundan cahiline, siyasetçisinden halkına gördüğümüz davranışları sürdüren kimseler- maalesef “üstün yeteneklerine” rağmen benim için “ideal” sanatçı değillerdir.

Üstün performanslı, IQ’su hat safhada ve ama çalışanlarına zulüm eden bir yöneticiden farksızdırlar. Performansını, IQ ‘sunu bir kenara bırakıp “kötü” yaftasını yapıştırabiliriz hemen.

Sanat-Sanatçı ilahlaştırmasında ve ilüzyonunun içinde kötülük olmamalı yanılgısıyla yaşadığım zamanlar dünyam daha güzeldi. Daha umutlu ve anlamlıydı.

33 yaşında bunun farkına varmış olduğum için üzgünüm.

Umuyorum ki “insan, bir gün ilkelliğini gelişime yönlendirmek motivasyonunda olur ve “insanca” yaşanan bir dünyada, alkış seslerinin kime gittiğinin bir önemi olmadan coşkuyu birlikte yaşamanın mutluluğu paylaşılır.

Dünya Tiyatro Günü umutlu olsun.

Diğer yazılar için: https://atomic-temporary-175113293.wpcomstaging.com/author/idilguneysimsek/

Sizin de yayımlanmasını istediğiniz seçme şiirler veya yazılarınız varsa editor@kafasesleri.com adresine gönderebilirsiniz.

Youtube kanalımıza gitmek için buraya tıklayabilirsiniz.