2010 Temmuz ayıydı. Erasmusla Paris’e gitmeme 1 ay kalmıştı. İstanbul’u -bir süreliğine bile olsa- terk etmeden önce yapılması gereken bir sürü görüşme, buluşma, plan program vardı. İşte o son günlerimde 17.Uluslararası İstanbul Caz Festivali kapsamında Chick Corea önderliğinde Freedom Band’i canlı canlı izleyebilme şansım olmuştu.
Oldukça keyifli bir an vardı, Roy Haynes kalkıp elindeki bagetlerle ritm tuta tuta Corea’nın yanına giderken Mcbride onun elinden bageti kapıp bir anda davula vurmaya başlamıştı. Bunun üzerine saksafoncu Garret da davulun başına gelmiş ve orada toplanmışlardı. Alkışlar, coşku, kıyamet… Hayal edebildiniz mi?
Chick Corea vefat etmiş. Üzüldüm , performansını yaşamış olduğum için şanslı hissettim. Ve düşünüyorum…
Beni 11 sene öncesine götürüp o anı anımsatabilecek güçte his ve duygular uyandıran bir deneyim yaşamışım.
Doğaçlama stilini analiz edebilecek müzik teorisi bilgisine sahip olmasam da müzik-birey ve toplum ilişkisi her zaman felsefi, psikolojik ve sosyolojik bağlamda ilgimi çeken ve araştırdığım bir konu oldu. Hele ki beden perküsyonuna merak salarak yine ontolojik sorgulamalara geçtiğim şu dönemde günümüz toplumunun “gelişmiş” insanları olarak “ilkel” insanların, ilk müzik/dans formu sayılabilecek hareketlerini -müzik ve dans türleriyle ilgili biri olduğum halde- yapabilmek için sarf ettiğim eforu görmek beni epey düşündürttü ve 20’li yaşlarımdan beri periyodik olarak hayalini kurduğum “ilkel hayat” isteyen tarafımı yeniden tetikledi. Tango, bachata, salsa, kizomba falan değil kabile dansı yapmalıyım ben! dedim.
Her hayal, her istek gerçek olmuyor ama belki bir gün metropol ve modern insan hayatından, sorunlarından kurtulmak mümkün olur… Evet, basite doğru… Öze doğru. Doğala, aslolan gerçeğe doğru.
Chick Corea’nın ardında bıraktığı çok anlamlı bir sözünü alıntılamak istiyorum.
Yarım asırlık kariyeri, sayısız Grammy ödülleri alan sanatçı bir demeçte şöyle demişti: “Gözlemlediğim üzere müziğin insanlara yaptığı şey, hepimizin içindeki doğalı harekete geçirmek.”
Ne kadar anlamlı değil mi? İçimizdeki doğal…
O yok edilmiş, maskelenmiş, sahteliklere boğulmuş doğal…
Derinlerdeki özün yüzeye çıktığı, tüm benliğimizle, ruhumuzla ve bedenimizle gerçeği hissettiğimiz anlara.. Müzikle, sevgiyle.

Görüntü ve ses kalitesi oldukça düşük, yerimde duramamaktan kameranın da sabit olmadığı ve ama Chick Corea’yı uğurlama niyetinde ufak bir kesit anı. R.I.P
Diğer yazılar için: https://atomic-temporary-175113293.wpcomstaging.com/author/idilguneysimsek/