Akıl

Akıl nedir?

TDK’ya göre, düşünme, anlama ve kavrama gücü, us; öğüt, salık verilen yol, düşünce, kanı anlamlarına gelmektedir.

Zeka ise; insanın düşünme, akıl yürütme, yargılama ve sonuç çıkarma yeteneklerinin tamamı olarak tanımlanmıştır.

Akıl ve zeka arasındaki farka oldukça kafa yormuştum bir zamanlar. Hele ki oldukça saygı duyduğum hocalarımca “çok zeki ama akılsız” olarak nitelendirildiğim bir dönemim olmuştu ne siz sorun ne ben anlatayım sorgulamalarımı. Özet geçmem gerekirse, “aklını kullanma” adı altında verilen örnekler çoğu zaman bana samimi duygulardan ve gerçeklerden uzak, politik davranabilme becerisine daha yakın gelmişti. Bu nedenle de “akılsız” olmayı tercih ederek yaşamayı uygun bulmuştum.

Sonra zamanla büyüdüm sanırım ve kabul ettim. Evet, “akıllı” davranabilmek gerekiyordu hayatta tutunabilmek için. Akıllıca olmayan salt duygulara göre alınan kararların ve sergilenen davranışların hem profesyonel hem de özel yaşamda ağır bedelleri olabiliyordu.

Akıl beraberinde “öngörü” yetisini de getiren bir kavram bence. Muhakeme yapabilmeyi, tartıp biçebilmeyi ve kâr-zarar tablosu çizebilmeyi gerektiriyor.

Bu noktada da “mantık” kavramı devreye giriyor. Mantık, TDK’ya göre “doğru” düşünmenin yolu ve yöntemi olarak karşımıza çıkıyor.

Ve burada da yeni bir sorgulama başlıyor.

“Doğru” nedir? “Doğruluk” nedir? Kimin doğrusudur? Neye göre doğrudur?

DOĞRULUK (Hakikat-Verité) : Doğa ve toplum olaylarındaki nedenselliği kavrayarak bunu bilimsel bir yasa biçiminde dile getirmeyi amaçlayan bilimler açısından “doğruluk”, “dile getirdiğimiz bir yargının, yani önermenin konusuyla, olgular ve nesneler arasındaki uygunluğun bulunması” olarak tanımlanır. Yani, bizim dışımızdaki nesnelerin, dünyada olup bitenlerin doğru, ya da yanlış olması değil, dile getirilen yargıların, yani önermelerin doğru ya da yanlış olması söz konusudur. (Kaynakça: http://www.edebifikir.com/fikir/dogruluk-ve-gerceklik.html)

Ve pek tabii ki doğruluktan bahsediyorsak gerçeklikten bahsetmeden olmaz!

GERÇEKLİK (Realité): Fiziksel/nesnel dünyada bilinçten bağımsız ve nesnel olarak var olana “Gerçek” denir.

“Doğru” bilgi ile, “gerçeklik” ise varlıkla ilgili kavramlardır .

Mevzu varlığa uzandığında ise akıl-mantık süzgeci yerini hepten duygulara bırakıyor bana göre. Yani bedelleri olan, mantık kararından uzak yaşantılara… Mantık ve doğrularla çelişen bu yaşantılarda düzen yerine kaos var.

Sonunda belki gerçeklikle, varlıklarla özden buluşma ihtimali olsa da kim kaos ister ki? Ya da kim kaostan sağ çıkabilir?

İşte böyle, bitmeyen bir sorgulama. Gerçekler ve duygularla baş etmek o kadar zor gelmiş ki insanlara mantık ve doğrular yüceltilmiş gibi hissediyorum çoğu zaman.

O zamanların birinden, tamamen öznel gerçekliğimden.

Sevgiyle.

İdil

Diğer yazılar için: https://kafaseslericom.wordpress.com/author/idilguneysimsek/