Aşık Olma ve Aşk

Aşık olma ve aşk

İnsanlık tarihi kadar eski bir mesele: AŞK! Francesco Alberoni, “Aşık Olma ve Aşk” kitabı ile yüksek lisans yaptığım sene değerli hocalarımdan, sosyolog Doç.Dr.Feyza Ak Akyol’un “Aşkın Tarihsel Sosyolojisi” dersinde tanışmıştım.

Aşkın akademik bir tanımı yapılabilir mi? Aşk nedir? Bizi nasıl etkiler? Neden aşık oluruz? Aşk geçmişten günümüze nasıl tarihsel dönemlerden geçmiştir? Düzenle ve egemen kültürle ilişkisi nedir? sorularının cevaplarını irdelemeye yönelik film analizlerinden kitap incelemelerine unutamadığım, çok keyifli bir dersti.

Francesco Alberoni’nin kitabına geçecek olursam, İtalyan sosyolog ve gazeteci Alberoni kitabında aşk’ı bilimsel bir düzlemde ele alıyor. Ben de size kitabından anekdotlarla kısa bir özet yapmaya çalışacağım. Öncesinde belirtmem gereken bir nokta: “Aşık olma” dediğimiz hal ile “aşk” farklı kavramsallıklar içeriyor. Kitap,

 “Aşık olma, iki kişiye dayalı kolektif bir hareketin başlangıç evresidir.” cümlesiyle başlıyor.

Aşık olma’nın devrimci yönüne; birlikte olanı ayırmaya; ayrı olanı birleştirmeye yönelik gücüne dikkat çekiyor. Aşık olma kolektif biz bilincinin en basit biçimini oluşturarak, iki kişilik bir hareketin hazırlık evresi olarak tanımlanıyor.

Alberoni, kolektif hareketlerin pek çok sosyolog tarafından incelendiğini örneklerle anlatıyor:

Fransız sosyolog Durkheim, “İnsan kendine ait olmayan, üzerinde egemenlik kuramadığı güçler tarafından yönetildiğine ve yönlendirildiğine inanır” der. Alman sosyolog Weber ise yaratıcılık, hayranlık ve sadakat konularını ele alırken bu kavramlara karizmatik liderin yok oluşuyla ortaya çıkan yeni birer güç birimi olarak bakar. Yani, karizmatik liderle kişiler, yeniden doğuşa sürüklenir. Onun önderliğinde bir ideale ulaşma isteği ve tutku duyarlar.

Örneklerden yola çıkarak, devam ediyor:

Aşık olduğumuz zaman da “doğuş evresi” yaşanır. Bu evre gündelik yaşam değerleriyle örtüşmez. Gündelik yaşam, sakinlik ve hayal kırıklığı arasında bir araf iken; aşık olmada hayranlık ve acı, cennet ve cehennem vardır. “Hep mutlu ve huzurlu yaşadılar.” gibi bir süreklilik olanaksızdır.  Gündelik yaşamın sakinliğinde olağanüstülük aranır;  olağanüstü anlarda ise gündelik yaşamın sakinliği aranır. Ancak bu iki arzunun aynı anda yaşanması asla mümkün değildir.

“Aşık olma, gerçekleşeceği hiçbir şekilde garanti altında olmayan değişik bir varoluşa doğru açılmaktır.  Sonsuzluk ve mutluluk anları sunarak yıpratıcı bir arzu yaratır ama asla kesinlik veremez. Bu nedenle aşık olmanın gerilimini taşıyamayan insanlar onu hemen gündelik yaşamın kalıplarına sokmaya ve denetim altına almaya çalışırlar. Barış, dinginlik ve huzur yaratma arzusu ön plana çıkar.  Halbuki bizim denetimimiz altında olmayan, bizi sürükleyen ve değişmeye zorlayan bir güçtür.” ifadelerine yer verir.

Alberoni’ye göre; bütün sosyal sistemler ve geleneksel düşünce yapısı doğuş evresine karşı çıkıp onu yok saymaya ya da düzen içinde eritmeye çalışır. Çünkü düzen, doğuş evresinde bulunmayan her şeyi ifade eder. Bütün kutlamalar, bayramlar, anlaşmalar, yerleşik değerler ciddi kişilerin davranışlarından doğar.

Yerleşik değerler aşıkları delilik, anlamsızlık, yoklukla eşit tutmaya başlar. Aşık olanın etrafı alaycı gözlerle çevrilir ve ciddiyetten yoksun bir tutum içinde olduğu; saçma, çocukça davranışlar sergilediği ifade edilir. Olgun insan için uzak durulması gereken bir durumdur; güçsüzlük, zayıflıktır.

Oysaki, “aşık olma bir özgürleşme hareketidir. Kendi kişiliklerini olabildiğince genişletmek ve sonunda tek bir bütünde birleşmek isteyen iki farklı yapıyı değiştirmeye çalışır. Bir anlamda kendi kaderinin anlamını bulma çabasıdır.”

Yeni bir görme, düşünme, duyma, tepkide bulunma ve birlikte olma biçimine hazır olma hali vardır. Daha yoğun bir yaşam ve gerçek bir dayanışma arayışı hakimdir. Şayet iki kişi de hareketin başlama evresinde karşılaşırsa aşık olur ve aşkları hareketin ideolojisi ve değerleriyle şekillenir.

Yeni bir dayanışma ve eşitlik gereksinimi binlerce kişi tarafından hissedilirse politik, dinsel ya da sınıfsal nitelikli bir kolektif grup hareketinin doğuş evresi biçimlenir. Toplumun en küçük birimi olan çift; “kolektif biz bilincinin en basit hali” olarak grup çıkarlarını tehdit eder. Çünkü gruplar, katılanların mutlak bağlılığını ister. Kurumlar, bireylerden üstündür ve özel alan bir kayıptır. İnsanlar üzerinde denetim kurmak isteyen politik, ideolojik ve dinsel kurumların beklentisi kişilerin kendilerini gruplara veya kuruluşlara adamasıdır.

Aşık olma halini düzene ve yerleşik değerlere sokma ile birlikte geçiş gerçekleşir.

Aşık olmadan aşk’a geçiş:

Aşık olma, her şey yolunda giderse aşkla sonuçlanır. Aşık olma ile aşk; doğuş evresi ile yerleşik düzen arasındaki fark, uçuşa hazırlık ile uçma süreci arasındaki fark gibidir.

Aşka ulaşan kişi, yaşamı belirli ve alışılmış biçimde sürdürür. Beklenildiği gibi davranır, görevlerini yerine getirir. Yerleşik düzeni sarsıntıya uğratmayacak şekilde yaşar. Ancak denenmiş, bilinen ve yaşanmış olayların tekrar gündeme getirilmesi kadar aşkı sarsan güç yoktur. Tembellik, alışkanlık, rahatlık, hayal gücünün eksikliği ya da riske girmekten çekinme, bizi gündelik yaşama sürükler. Aşık olma halinde ise gündelik yaşamı kökünden değiştirebilecek güç vardır, onu canlı, çekici, yaratıcı ama riskli hale getirir.

Alberoni, “aşkı var olan gerçeklikte sürdürebilmek için; olağanüstü yaşamın tıpkı olağanüstü tatil gibi gündelik yaşamı renklendirmesi gerekir.  Aksi takdirde aşk’a geçişte, coşkulu heyecan kişinin kendisini karşısındakine sevgiyle adaması üzerine yavaş yavaş azalır. Devrimci güç en aza iner.” ifadelerine yer verir.

“Aşık olmanın gücü, sevgiyle yumuşak ve evcimen bir hale dönüşür. Güçlü, saldırgan varlık; sakin ve bağımlı bir biçime sokulur. Bir nevi, doğal ortamından koparılıp saksıya konan tropik bir çiçeğe dönüşür. Ve gün gelir büründükleri yapı nedeniyle taraflar, artık aranılan, arzulanan kişi olmaktan çıkar. Birliktelik, somut ve pragmatik bir hal alır ve yok olmaya mahkum olur.”

Bu noktada altını çizmemiz gereken; düzenin doğuş evresinde bulunmayan her şeyi ifade ettiğidir. Çünkü düzene göre sadece mantıklı olanın bir anlamı vardır.

Kaynakça: Francesco Alberoni, “Aşık Olma ve Aşk”, çeviren: Gül Çetinor, Düzlem Yayınları, 1990.

Diğer yazılar için: https://kafaseslericom.wordpress.com/author/idilguneysimsek/