Her Yol Mübahtır!

İlişkiler, aşk


İnsan o kadar karmaşık ve anlaşılması güç ki… Düşünsenize hayatların çoğu ilişki sorunlarıyla geçiyor. Sorun deyince bunu bir tek çatışma ve tartışma olarak değerlendirmemek gerek. Baştan sona hep bir sorunla mücadele hakim aşk ilişkilerinde. İlk etapta ilişki kurma çabasıyla başlıyor. Karşılıklı gelişen duygular ve ortak paydada buluşan istekler yoksa kriz çıkıyor. Taraflardan biri ya yılmadan istediği ilişkiyi elde edene dek “Her yol mübahtır” anlayışıyla zafer uğruna savaşa giriyor ya da yolunu değiştiriyor. Aşama aşama inceleyelim.

Cinsiyetler ötesi “insanız” felsefesiyle hayata yaklaşmak isteyen biri olarak; yerleşmiş kalıplar ve genel durumlar üzerinden ilişkiler konusunu ele alarak konuya dikkat çekmeye çalışacağım.  

Her Yol Mübahtır ‘cılar

Karşılıklılık ilkesine dayanmayan ilişkiler özelinde bu başlığı ele aldığımızda, iki kişiden birinin amacı var. Ve o amaç uğrunda atacağı hamleler, kuracağı stratejiler, yapacağı planlar var.  Bu noktada hemcinslerim adına üzülerek bu satırları yazacağım çünkü 32 yılda yaşadığım, duyduğum, gördüğüm kadınların “strateji kurma”  konusunda daha faal olduğu ve erkeklerin çoğu zaman bihaber olduğu.

Erkeklerin davranış kalıplarına baktığımızda ilk etapta ilişkiye yaklaşımlarının daha az çetrefilli olduğunu görüyoruz. Sıkıntı daha çok bitişlerde oluyor. O zaman okuyoruz, duyuyoruz, yaşıyoruz şiddet, tehdit, şantaj, “ya benimsin ya kara toprağın” düşünceleriyle baskılama ve hedefini gerçekleştirmeye yönelik hareketleri. Ve maalesef hala daha bu yüzyılda, bu uğurda  “Kadın Hakları” mücadelesi veriyoruz. Yeri gelmişken yıllardır anlamaya çalıştığım üzücü bir noktaya daha değineyim. “Erkek hegemonyasına karşı birlik-beraberlik, saygı-sevgi içinde direniyorken nasıl oluyor da kadın, kadına düşman oluveriyor? Aşk ilişkilerini geçtim, iş hayatında bile neden kadın, “kadın yönetici”yla çalışmak istemiyor?” Gerçekten üzücü.

Evet, konumuza dönelim.

Amaç: İlişki Yaşamak

Hedef: Kişiyi Elde Etmek, Aşık Etmek, Bağlamak veya Gideni Geri Döndürmek

Komik gibi geliyor olabilir bu şekilde yazınca ama maalesef “Onu kendime nasıl aşık edebilirim? Hoşlandığım kişinin ilişkisi var, birlikte olduğu kadından/erkekten ayırmak ve dikkati kendime çekmek için ne yapabilirim?” gibi bir sürü içerik bulmanız mümkün. Hatta yaşanıp bitip gidenin ardından da “Nasıl geri kazanabilirim? Kendinize geri döndürmek için yapmanız gerekenler” şeklinde satılan kitaplar bile mevcut.

Bu noktada amaç ve hedef doğrultusunda “Yapılması Gerekenler” ve “Yapılmaması Gerekenler” listeleri çıkıyor karşımıza.

  • Kendi hoşuna gitmese bile karşı tarafın hoşuna gittiği için hoşuna gidiyormuş, ilgileniyormuş gibi yap.  Kısaca -mış gibi yap.
  • En yakın arkadaşıyla, çok sevdiği aile bireyiyle aranı iyi tut.
  • Üzerine gitme, gizemli havalar yarat. Her aramasına hemen dönme, anında mesajına cevap verme.
  • İpler onun elindeymiş gibi hissettir ama kendi elinde tut.
  • Şayet “hedef”, ilişki içindeyse mutlaka “arkadaş” gibi yaklaş; derdine tasasına ortak ol başlığı altında problemlerini öğren ve birlikte olduğu kişiyi karalama kampanyasına başlayıp, inceden inceye “seni anlıyorum, ah nasıl böyle yapar sana, seni üzmesine izin verme, kesinlikle seni hak etmiyor” vb. hamlelerle “karşı tarafı onore edici” hamlelerde bulun. Üzüntü, sıkıntı durumlarından ve zaafiyetlerinden faydalan.  Ortak arkadaş çevresi varsa mutlaka desteğini al.  
  • Fiziksel, psikolojik şiddet uygula.

“Her yol mübahtır” başlığı altında şu an aklıma gelenler bunlar, kadın-erkek ayrımı yapmaksızın her türlü ilişkide herhangi bir tarafın yapması muhtemel kalıpları paylaştım.

Esas soru şimdi geliyor; farz edelim ki ilişki oldu.

Bu “gerçek duygu” temelleri olan bir ilişki midir?

Manipulatif hareketlerle zorbalık mıdır? Stratejik planlamalarla hedefe ulaştırmış bir akıl oyunu mudur? Oyunu kazanmak kişi için neden bu kadar önemlidir? Hedef, ona ne katacaktır veya içindeki hangi eksiği giderecektir?

Yüzyıllardır bitmeyen “aşk” tanımı ve tartışmaları bir kenara, safiyane duygulara sarılı sevgi tanımı nerededir? Şeffaflık, samimiyet, anlaşmak bu mudur?  

Farkında dahi olamayan veya maruz kalan bir tarafın varlığından bahsediyorsak şayet; maalesef “oldurmaya çalışan” kişi yaşadığını düşündüğü masalla kendini kandırıyordur. Kendi yazmış, çizmiş, oynamıştır ve kendiliğinden olmayan bir dünya yaratmıştır.

İki tarafın da karakteri, algısı, insani değerleri tartışmaya açıktır.

Gelelim ikinci başlığa…

Yolunu Değiştirenler

Burada da farklı yaşantılar çıkıyor karşımıza. Oldurmaya çalışmak yerine daha çok kabulleniş üzerine davranışlar görüyoruz.

İstediğini alamayan taraf olarak bir kişinin üzüntü, kızgınlık, hayal kırıklığı gibi duygular yaşaması oldukça doğal ve insanidir. Hatta mevcut durum karşısında verilen/hissedilen tepki olarak fazlasıyla gerçekçidir. Çünkü maalesef çoğu zaman değerimizi belirleyici merci karşı tarafmış gibi yaklaşıyoruz ilişkilere. Bu nedenle de özgüveni zedeleyici deneyimler yaşayabiliyoruz. Oysaki biri istese de, istemese de, sevse de sevmese de değerliyiz.

“Neden benimle olmuyor? Nasıl başkasını sever?” gibi düşüncelerle “Her yol mübahtır” diyerek oldurmaya çalışmak; iki kişi arasında içtenlik, dürüstlük ve sevgi esasına dayanan bir yapıdan söz ederken kulağa nasıl geliyor?

Temelini gerçeklikten alan bir ilişki zaten kendiliğinden duygularla gelişiyor. Yeter ki bunu yaşamaya açık olun ve izin verin.  

Sevgiyle.

Diğer yazılar için: https://kafaseslericom.wordpress.com/author/idilguneysimsek/