
ENIAC’ tan günümüze: “Robot” la aşk hikayeleri nasıl ortaya çıktı? Toplumda ve bireyde ne gibi dönüşümler oldu? İnsanın teknolojiyle ilişkisi nasıl bir yol aldı? Bakalım… Tarihin ilk elektronik bilgisayarı keşfedildiğinde yıl 1946’yı gösteriyordu. 1946 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde kullanılmaya başlanan ENIAC, bugünün elektronik ve dijital bilgisayarlarının temelini oluşturuyordu. O günden bugüne geçen 74 sene içerisinde teknoloji hızla ilerlemeye devam etti ve özellikle 2000’lerden sonra Web 2.0 dediğimiz çağa girmemizle birlikte kendimizi aktif kullanıcı ve katılımcı olduğumuz; bilgi paylaştığımız, diğer kullanıcılarla iletişime geçtiğimiz, onları takip ettiğimiz ve birlikte ortak aktiviteler yaptığımız internet ortamlarında bulduk.
Peki bu durum insan ilişkilerini ve hatta özel hayatı nasıl etkiledi ?
Sanırım her şey chat odalarıyla başlamıştı, sosyalleşmek adına “tıpkı mektup arkadaşı” gibi yazıştığımız kişilerle sohbet ederek, makale, müzik, oyun, bilgi paylaşarak. 1988 doğumlu biri olarak ICQ, MSN zamanlarını yaşadım. Ardından ilişki siteleri girdi hayatımıza, flört ve evlilik siteleri. Akabinde alt bir kırılım doğdu. “Ciddi evlilik siteleri, islami evlilik siteleri” oluştu. Teknoloji gelişmeye devam etti ve sitelerden aplikasyonlara geçtik. Artık uygulamalar vardı parmağımızın daha da ucunda, bir sağ-bir sol parmak hareketiyle insan seçebiliyorduk. İlişkilerdeki niyeti belirleyici kelimeler veya logo tasarımları seçildi. “Ciddi evlilik” ifadeleri eklendi veya “yanan alev” kullanımlı platformlar geliştirildi. Olumlu-olumsuz bütün yanlarını tartışmaya açık bir konu haline geldi.
Arkadaşlık, aşk, cinsel ilişkiler ve sosyal ağlar:
Tüketim toplumuna geçmemizle birlikte “hiper-birey” dediğimiz ve teknolojik gelişmeler sayesinde anında isteklerinin giderilmesini arzulayan, kısa zamanda isteklerine ulaşmak isteyen bireyler doğdu. Richard Sennett, “Karakter Aşınması” adlı kitabında sadakat, bağlılık gibi “uzun vade” gerektiren kavramların günümüz insanı için nasıl güç bir hal aldığını ele aldı. “Kalıcı ilişkiler” kurmakta zorlanan onun yerine geçici, sıradan ilişkiler arayan insan çıktı karşımıza.
Sosyal ilişkilerde gözlemlediklerimizi ekonomik ve teknolojik gelişmelerden bağımsız düşünemeyeceğimize inanıyorum. Modern toplumdaki kurallar kalkması ve teknolojiyle birlikte sınırların yok olmasıyla birlikte toplum içerisinde yaşayan bireyin yaşantısını ve davranış biçimlerini etkilediğine inanıyorum. Bu noktada da “Hiper bireyler” in de sınırlarının kalkmasıyla buna uygun pazarlar gelişmesi doğal bir sonuç olarak karşımıza çıkabilir. Çok kısa süre içinde tanışmaların gerçekleşebileceği, bir çarpı işaretine basarak eleyebileceğimiz partner arayışlarına hizmet eden pazarlar. Siber alemde kurulan bu pazarlarda, dünyanın her yerinden her kesiminden kişiler “mekan ve zaman” kavramının bulanıklaştığı bir biçimde iletişime ve etkileşime geçebiliyor. İster görüntülü, ister yazılı, ister eş zamanlı ister değil. Sanal gerçeklik ve akabindeki arttırılmış gerçeklik deneyimleriyle ekran başında sadece izleyici olmadığımız deneyimler yaşayabiliyoruz. Bedenimiz aslında orda değilken, oradaymış gibi yaşanabilecek deneyimler veya fizik gerçeklikte yanımızda olmayan kişi ve nesnelerin yanımızda olması gibi…
Konuya dönecek olursak;
Sosyalleşme ve flörtün veya aplikasyon üzerinden fizik gerçekliğe taşınabilecek buluşmaların dışında; teknolojiyle birlikte farklı cinsel deneyimlere yönelik pazarlar da gelişti. Yazılı mesajlar ve sesli aramalar yerini görüntüye bıraktı; ancak burada da dikkat çekmek istediğim nokta; “ekran başında izleyici” olmak yerine karşılıklı etkileşim halinde olunabilecek platformlar. Çığır açan teknolojiler adı altında nesnelere yerleştirilebilecek sensörlerle “hissediyormuş” duygusu yaratmaya yönelik arayışlar.
Hatta öyle bir noktaya gelindi ki gerçek deneyimler ve sanal deneyimler kıyaslanmaya başlandı. Ekranlardaki yaşantılar gerçeğin önüne geçmeye başladı.
Bununla birlikte şişme’lerin yerini robotlar aldı. Dünyanın birçok ülkesinde “robot” genelevleri açılmaya başlandı, porno endüstrisi insan-robot, robot-robot ilişkilerine yönelik yapımlara imza atmaya başladı.
Endüstrinin de ötesinde “Robotla ilişkiye girmek aldatmak mıdır?”, “Boşanma davalarındaki etkisi ne olmalıdır?” veya “Robotla Evlilik, Robot-İnsan evliliğine dair hukuki düzenlemeler” hakkında konuşulur hale gelindi.
Özetle demek istediğim şu ki; ekonomik ve teknolojik gelişmelerin toplumlar ve bireyler üzerindeki etkileri yadsınamaz. Evet, şunu sorabiliriz belki “İnsan zaten doğası gereği doyumsuz, arayışta olan, haz odaklı bir varlık, ee çağ da ilerliyor. Çağın nimetlerinden yararlanarak insan doğasına hizmet etmekte ne var ki?” Bu soruya kişisel cevabım şu olur: “Farkındalıkla yaşadıktan sonra, mutsuzluğun, arayışların sebebini sorgulayıp düşündükten sonra ve gerçekten özgür iradesiyle karar verdikten sonra isteyen istediğini yapabilir.”
Diğer yazılar için: https://kafaseslericom.wordpress.com/author/idilguneysimsek/