Gerçekten İletişim Kurabiliyor Muyuz?

İletişim nedir?

“Gerçekten iletişim kurabiliyor muyuz?” “Ne saçma bir soru; insan, sosyal varlıktır. Toplum içerisinde yaşıyoruz, rollerimiz var. Ailemiz, arkadaşlarımız, iş hayatımız var. Tabii ki iletişim kuruyoruz.” gibi bir cevap verebiliriz.

O noktada iletişimin ne anlama geldiğini değerlendirelim. İki kişi düşünelim. Taraflardan biri diğer tarafa aktarmak istediği şeyi aktardı ve karşı tarafın anlamasını bekliyor. Hatta kendi tasvirindeki karşılığı vermesini bekliyor. Üstelik kendi aktardığı pencereden, kendi zihnindeki kurgudan, kendi seçtiği kelimelerden oluşan ve kendi karakterine uygun bir ton, jest, mimik kullanımıyla bunu yapıyor.

Sizce bu iletişim midir?

Etkili İletişim:

“Etkili İletişim” denilen kavramda iletişim sorumluluğu bilgi aktarımıyla bitmez.  Bilgi aktarımından karşı tarafın ne anladığı ve nasıl karşılık verdiği önem arz eder. Şayet kişi istediği karşılığı alamıyorsa ve iletişimini değiştirmiyorsa; çatışmalar ve yanlış anlamalar maalesef kaçınılmaz olur.

Acaba neden karşımızdaki biz, kendimizi o kadar açık ve net ifade ettiğimizi düşündüğümüz halde anlamıyor? Aslında çok basit… Çünkü her insanın deneyimleri ve yaşantısı farklıdır. Ve cevap, sorunun içinde gizlidir. Biz kendimizi açık ve net bir şekilde ifade ettiğimizi düşündüğümüz için karşı taraf da bizi zaten anlamak zorunda, “Nasıl anlamaz? Madem anlamıyor onun problemi veya nasıl böyle karşılık verir, ben onu mu kast ettim?” gibi bir çatışmaya düşüyoruz.

Oysaki her bir kişinin sözcüklerle kurduğu ilişki farklı bir yaşam deneyimine dayanır. Bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde geçmişten gelen ve zihnimizde yer edinmiş deneyimlerle duyar, anlarız. Atladığımız nokta; her bir kişinin yaşamında gördüğü, duyduğu, hissettiği şeylerle ilgili deneyiminin farklı oluşu ve kişinin kendisinin dünyayı algılama şekline göre sahip olduğu gerçekliktir.

Mademki sosyalleşme süreci içinde, doğduğumuz andan itibaren birtakım davranışları öğrendiğimizi ve kendi gerçekliğimize göre adapte ettiğimizi biliyoruz; o zaman bunun farkında olup gerektiğinde onları değiştirebileceğimizi de bilmemiz gerekir. Farklı disiplinler farklı yaklaşımları benimsiyor olsa da duygu-düşünce-davranış modelinde hepsinin birbirini etkilediği ve bu nedenle değiştirilebileceği ifade edilir.  Yani düşünceler değişirse duygular ve ona bağlı olarak davranışlar değişebilir veya duygular ya da davranışlar da değiştirilebilir. Yani bir konuyu deneyimlerimizden bağımsız bir şekilde, konuştuğumuz kişi ve o bağlam özelinde dinleyip anlayabilmek bizim elimizdedir.

Aynı şekilde iletişim kurarken kullandığımız ses tonu, mimik, jest yani beden dilimizin kontrolü de bizim elimizdedir. Yapılan birçok araştırmaya göre kişinin ne söylediğinden çok nasıl söylediğine dikkat edildiği açığa çıkmıştır. Bu nedenle iletişim çatışmalarının bir diğer nedeni de  iletişim kurma biçimimizdir.

O halde…

İletişim sorunlarını ortadan kaldırabilmek için en önce insan doğasına ve beşeri ilişkilere yönelik farkındalık geliştirmek gerektiğine inanıyorum ancak bilişsel düzeyde bilmek maalesef her konuda olduğu gibi bu konuda da yeterli olamıyor. Ve aslında bildiklerimizi uygulamaya dökmek gerekiyor. Yani yapmak, içselleştirmek, yaşamak gerekiyor. Bu noktada da özellikle yaratıcı dramanın bir yöntem olarak disiplinlerarası gücüne inanıyorum diyerek yazımı sonlandırıyor ve bir başka yazıda bu konuyu ele alacağımın sinyallerini veriyorum 🙂

Sevgiyle.

*”Etkili İletişim” içeriğini tamamen yüz yüze iletişim özelinde ele aldığımı, aksi takdirde teknolojik gelişmelerle ve sosyal medya kullanımıyla birlikte insan doğasının ve iletişim kurma biçimlerimizin geldiği noktayı, emoji ve yazışma dilini, adabını vb. ayrıca değerlendirmemiz gerektiğini belirtmek isterim.

Diğer yazılar için: https://kafaseslericom.wordpress.com/author/idilguneysimsek/