Hızlı Giden At

Hızlı giden at ile başlayan atasözümüzün devamını hepimiz biliyoruz. Peki anlatır bu atasözü bize? Bir iş yaparken acele etmemek gerektiğini, yoksa başka sorunlara sebep olabileceğini söyler. 

Hızlı


Tüketim çılgınlığı diye bir gerçek var hayatımızda. Son zamanlarda sadece maddi değil, manevi çöküntüye de sebep olduğuna dair araştırmalar var. Teknolojinin bu denli gelişmesinin getirdiği hız ve sosyal medyanın hayatımızdaki yerini de düşünecek olursak, bu tüketim çılgınlığı daha da farklı bir yere evriliyor. Bir hız peşindeyiz ve çılgınlar gibi tüketiyoruz.
Hiçbir şeye sabrımız kalmadı. Sürekli daha fazlasını, daha iyisini istiyoruz. Daha daha daha… Geçen sene aldığımız telefon bu sene çöp oldu bile. Bunu zaten hep duyuyorduk. Ama daha fecaat olan bir durum var. Bilgiyi ve duyguyu da bu şekilde tüketmeye başladık. 

Eski dizi ve filmlerin kötü karakterleri gibi olduk.


Çok eskiye gitmeyeceğim, 2000’li yılların başındaki romantik dizilere bakın. Esas oğlan ve esas kız birbirinden hoşlanır ve bölümlerce onların flörtleşmeleri izlenirdi. Biri diğerine kur yapar, biri jest yapar falan. Bir de kötü karakter olurdu. Hemen elde etmek isteyen ve bu yüzden bu flörtleşmeden rahatsız olup ele geçirmek isteyen. Sabrı olmazdı o karakterin. Ne istiyorsa hemen şimdi olmalı. Peki yeni dizilere bakarsak durum ne? Eskiden kötü karakterlerin davranışları normal olması gereken gibi oldu. Hemen olsun ve bunun için her şey mübah. 
İster diziler toplumu yönlendiriyor olsun, isterse toplumun aynası diyelim. Asıl anlatmak istediğim; bu durum yeni normalimiz oldu. Her şeye hemen sahip olmak zorundayız! 


Sabreden derviş muradına ermiş.


Çok eski tarihlerde dergah yolu denilen bir yol varmış ve bu yola girenler yıllarca ilerler dururmuş. Şimdiki gibi tarikatlardan, cemaatlerden bahsetmiyorum. Yunus Emre gibi insanların yetiştiği yoldan bahsediyorum. Benim hayatımı en çok etkileyen hayat hikayelerinden biridir Yunus Emre’nin hayatı. Yıllarca inandığı yoldan yürüyüp gitmiş, karşısına ne çıkarsa çıksın hiç durmamış. Peki biz ne durumdayız. Tamam bir Yunus Emre olmak kolay değil ve herkesin Yunus emre olmasına da gerek yok. Ama birazcık örnek alsak olmaz mı? O’nun gibi olabilecek insan yok mu aramızda, elbette var. Ama farkında mı? Kesinlikle hayır. Peki neden olamıyor kimse? 


Sanayi devrimi ile başlayan çöküş.


Sanayi devrimi ile birlikte yükselen kapitalizm beraberinde tüketim çılgınlığını getirdi. Daha seri üretim yapabilen ülkeler ürünlerini satmak için daha fazla insana ulaşmaya başladı. Daha çok insana ulaşmak da yetmedi onlara daha fazla çeşit ürün satma derdine düştü. Zamanla gelişen iletişim kanalları bu çılgınlığı çığ gibi büyüttü.

Aslına bakacak olursak daha fazlasını ve daha yenisini isteme dürtüsü insanlıkta hep vardı, Fransız yazar Denis Diderot’un “Eski Sabahlığım için Pişmanlık” yazısını okumanızı tavsiye ederim. Ancak şu bir gerçek ki iletişim kanallarının gelişmesiyle birlikte bu dürtüler daha da körüklendi ve içinden çıkılamaz hale geldi.


Mesela Türkiye’ de çok sevilen bir profesör, konuşmalarından sürekli kesitler karşınıza çıkar sosyal mecralarda. Geçenlerde bir tweet atmış, youtube’a yeni bir video yükledim ama sonuna kadar izleyin mutlaka sonunda şu var demiş. Şimdi bu insan bir profesör ve değerli bilgiler veriyor. Biz de kendisine saygı duyuyoruz ve dediklerini ciddiye alıyoruz. Sözde… Her yerde kesitlerini paylaştığımız bir insanın bile verdiği bilgileri sonuna kadar dinlemiyoruz. Ki muhtemelen istatistik bilgilerinden bunu fark eden profesörümüz sonuna kadar izleyin demek zorunda hissetmiş kendisini. 


Sonuç olarak biraz dağınık yazdım ama geleceğim noktada toparlayayım. İlişkilerimizi hızlı tüketiyoruz. Edindiğimiz bilgileri hızlı tüketiyoruz. Maddi ürünleri zaten hızlı tüketiyorduk. Nerede duracağız? Ne zaman doyacağız? 
Belki de ben boşuna isyan ediyorumdur. Sözde tarikat şeyhlerinin bile sosyal medyada popülerlik peşinde koştuğu bir dönemde…


Dipnot: Biraz dur demenin zamanı gelmedi mi?


Yazının Sorusu: Hayatınızı siz mi kontrol ediyorsunuz yoksa elde ettikleriniz mi?

Diğer yazılarımı okumak için: https://kafaseslericom.wordpress.com/author/eraykagansimsek/

Şununla etiketlendi: