Gündem Kafası: Normalleşmeli miyiz?

Gündem Kafası başlığı altında fırsat buldukça genel gündem içerisinde arkada kalan ya da yoğun gündem oluşturan konuları kendimce önemli gördüğüm noktaları yine kendi bakış açım ile anlatmaya ve yorumlamaya çalışacağım.

Mart ayının ortalarından bu haftaya kadar yoğun bir Covid-19 gündemi ile meşgul olduk. Bu konuda siyasi görüşlerden arınarak, objektif olarak bakabilirsek, Sağlık Bakanının ne kadar zor bir süreci başarı ile yönettiğini görebilir ve söyleyebiliriz. O yüzden kendisi büyük bir takdiri hak ediyor.

Daha önceki yazılarımda bu sürecin getirdiklerinin iyi analiz edilmesi gerektiğini ve anlamak gerektiğini anlatmaya çalışmıştım. Bir fırsat doğduğundan, bunu değerlendirmek gerektiğinden bahsetmiştim. Maalesef bu hafta “normalleşme” adına oluşan gündemleri okudukça değerlendirmeye niyetimiz olmadığını görüyorum. Üzücü…

Gündemi değerlendirmeden önce!

Biz Türkler başarısızlığı konuşmayı sevmeyen ve bu yüzden de tarihten ders almayan insanlarız. Bu yüzden tarih boyunca kurduğumuz tüm devletlerin neden yıkıldığını konuşmayız, yenisini nasıl başarılarla kurduğumuz üzerinden övünmeyi severiz.

Şimdi bunun gündemi değerlendirmek ile ne alakası olduğunu merak ediyorsanız söyleyeyim. Bunun yaşantımızdaki her şey ile alakası var. Yaşanmışlıklardan ders almadığımız için aynı olayları tekrar yaşıyoruz ve bu yüzden aynı döngünün içinde sıkışıp kalıyoruz.

Türkiye gündemini okurken bunun çok etkisi var. Nasıl mı? Anlatmaya çalışayım, Türkiye’ de ne zaman istenmeyen bir şey olsa bazı konular gereğinden(!) fazla uzasa ya da artık kapansın istense, kimin fitili ateşlediği önemli olmadan ortaya bir siyasi tartışma atılır. Hemen mevcut konu unutulur ve yenisine geçiş yapılır. O konudan ders alınır mı? Hayır. Üstüne nitelikli konuşulur mu? Hayır. Eski bir gündem olarak raflarda yerini alır ve unutulur.

İşte bu yüzden kendimce arkada kalan bu konuları ya da unutulanları budan sonra bir seri olarak vaktim yettikçe yazmaya çalışacağım. Çok önemli görmedikçe de bu siyasetçi şunu demiş, o siyasetçi böyle cevap vermiş gibi politik bakış açılarına sahip, gündem değiştirmekten başka görevi olmayan konulara değinmeyeceğim. Baştan söylemiş olayım.

Biraz da gündemi değerlendirelim: Normalleşme!

2 aydır duymaktan bıktığınız Covid-19 yani koronavirüs gündemi hakkında yazmaya zaten gerek yok diye düşünüyorum. Ama normalleşme aşamasından biraz bahsetmek gerek sanki.

Türkiye İstatistik Kurumu’ nun (TÜİK) açıkladığı verilere göre ekonomik güven endeksi düşmüş durumda. Bunda yaşadığımız pandemi sürecinin muhakkak etkisi büyük. Türkiye bu süreci ekonomik olarak yavaş yavaş kaldıramaz noktaya geliyor. Üretime dayalı bir ekonomi olmadığımız için de insanlara etkisi çok hızlı ve büyük oldu. Eminim insanların sıkılıp bunaldığı kadar ülkeyi yönetenler de bu durumdan sıkılmış ve bunalmışlardır.

İktidarı ile muhalefeti ile tüm Türkiye olarak bir bütün mücadele göstermiştik. Sonra normalleşme sürecine nasıl geçeceğiz diye konuşmaya başladığımız an bu birliktelik bitti. Şu an da korona ile bir siyasi atışma ortamı aynı anda ilerliyor. Biraz olsun ülkemizi tanıyorsam 1 Mayıs ile bu siyasi atışma ortamı biraz daha alevlenecektir. Önümüzdeki hafta koronayı daha az duymaya başlayacağız. Sonuçta ne olacak biliyor musunuz? Normalleşeceğiz!

Normalleşmek nedir? Normale dönmeli miyiz?

Normalleşmenin kelime anlamı çok açık; “Normal duruma gelmek, normal olmak.” Peki biz normale dönmeli miyiz? Bence hayır.

Şiddetin arttığı, hiçbir alanda liyakate önem verilmediği, doğru insan olmaya çalışanların ezildiği, garibana daha çok yük yüklendiği, keyfi yerinde olanların düzen devam etsin diye çırpındığı, kraldan fazla kralcıların her geçen gün arttığı normale dönmek istiyor musunuz gerçekten?

Hazır normalde değilken önce döneceğimiz normali bir düzeltsek daha iyi olmaz mı?