
HİKAYEMİZ
2018 Ağustos’tu. Arkadaşlarla tatile çıkmıştık. Ege Bölgesi’nde “gözde” bir tatil sitesinde konaklama niyetiyle yapılan planlarımızda uygun yer bulamadığımız için değişikliğe gitmek zorunda kalmıştık. Siteye yakın bir beldede kalacaktık. İlk iş civar bölgeyi ve mekanları keşfetmek oldu. Bir mekan çekti dikkatimizi, canlı müzik afişi var. Beni tanıyanlar bilir “canlı müzik” dinlemek, hayat, müzik ve eğlence tarzları ne kadar değişirse değişsin asla vazgeçemeyeceğim, bana “asıl ve esas olan gerçekliği” yaşatan, anlamlı ve hatta ilahi bir olgu.
Akademisyen ve müzisyen bir babanın kızı olarak büyüdüm, amatör olarak müzikle ilgilendim. Yüksek lisans tezimi “müzik sosyolojisi” üzerine yaptım. İniş çıkışlarla yaşıyorum, tıpkı sevdiğim müziklerdeki gibi. Ve bu bana çok güçlü hissettiriyor. Bu sebeple, müzik benim için “Show Business” ötesinde fazlasıyla varoluşsal derinliğe sahip itici bir güç. Bu duygulara sahip biri olarak NARKOZ ile tanıştım. Yaptıkları müzik ve sahne performanslarıyla “tam doz yaşam” ile dolduğumu hissettim. Öyle bir noktadaydım ki, arkadaş grubundan bağımsız tek başıma NARKOZ konserinde geçirdim tatil gecelerimi. Tek bir gece hariç. Onda da NARKOZ, İzmir’e dönüyordu. Dinlemiştim, tanışmıştım, keşfetmiştim. Ve ama sarsılmıştım. Profesyonel müzisyenlerle aynı ortamda bulunabilmiş, İstanbul’da olabildiğince grup dinlemiş ve dinlemeye çalışan biri olarak NARKOZ ile özel bir bağ kurmuştum.
O bağ sonrasında daha da derinleşti. Çünkü o gece eşimle tanıştım. Kişisel olarak tesadüflere inanmam. Kaderci miyim? Emin değilim. NARKOZ yok, arkadaşlarımla tatil sitesine gitmek zorunda mıydım? Hayır. Ama gittim. NARKOZ olsaydı gider miydim? Hayır. Eşim kaderimdiyse başka bir zamanda başka bir yerde karşıma çıkar mıydı? Belki. Bilmiyoruz. Ama benim için bu hikaye hep özel kalacak. NARKOZ’un olmadığı tek akşam, üstelik tatilin son akşamında ertesi gün ben İstanbul’a eşim ise Ankara’ya dönecekken tanıdık birbirimizi. Ve başladı aşk.
Aylar geçti. Çok heyecanlıyım. Ankara’ya müstakbel eşimi ziyarete gitmişim, İstanbul’a dönüyorum. O akşam NARKOZ’un İstanbul’da konseri var. Nasıl mutluyum anlatamam. Tatilden sonra ilk defa dinleyeceğim. Günlerden Pazar. İşlerden dolayı eşim maalesef gelemiyor. Beni havalimanında yolcu etti ve ayrıldık. Şu an hayatımda olmayan, geçmişten yakın bir arkadaşım var yanımda. Ben Eray’a (eşim) videolar atıyorum, fotoğraflar gönderiyorum. Coşmuşum. Öyle bir zamanda Samet, grubun solisti “Evet bugün aramızda bir arkadaşımız var bizi çok seviyor, hatta düğününde çalalım istiyor, evet İdil gel sahneye” diye beni çağırıyor. Anlayamıyorum.
Sonra “Eski Köprünün Altında” parçası geliyor “Haydi İdil gel söyleyelim” diye. Kesinlikle anlamamaya devam ediyorum. Ve ama o şarkının Erayla benim için anlamı var. Düğünde giriş şarkımız olsun istiyoruz, düğün davetiyemizde ona gönderme var. İstanbul-Ankara hattında “Bolu Dağı’nı aştım geliyorum” esprimiz var.
Şok olmuş bir şekilde anlamsızca arkadaşıma işaret ediyorum ki çeksin Eray’a göndersin. Sesim titriyor, ne yapacağımı bilemiyorum derken Samet, şarkının sözlerinden yola çıkarak “ben ne kavrayacağım belini şu adam kavrasın” diyor, arkamı bir dönüyorum. “Eray!” Alkışlar, arkadaşlar, insanlar. Gerçeklik algımı yitirmiş bir şekilde “evet” demeyi bile birkaç saniye gecikmeli akıl ettiğim evlilik teklifimi alıyorum. Meğersem benim canım eşim, beni havalimanına bıraktıktan sonra arabayla Ankara’dan İstanbul’a yollara düşmüş ve bu organizasyon haftalar önce yapılmış. Birkaç gün süren bir şuur kaybıyla birlikte “Ben nasıl bunu sezmedim? Hmm acaba kandırılmaya müsait miyim?” sorgulaması yaşadım desem yalan olmaz 🙂
O gün bugündür NARKOZ, evimizde baş köşede, çerçevede bizimle duruyor. Hikayedeki en büyük eksik düğünümüzde bizimle olamamaları oldu. Ve ama “deli” olduğumu düşünebilecekleri düzeyde irtibatta kalmaya, sormadıkları halde fikirlerimi söylemeye hep devam ettim. Sağ olsunlar hiçbir zaman kırmadılar. En fazla “kızım manyaksın sen” dediler.
Ve bugüne geldik. Hayallerim vardı benim. Yıllarca hobi olarak ilgilendiğim sanatla daha fazla iç içe olmak istiyordum. Çok şükür yaratıcı bir mesleğe sahiptim. Reklamcıydım, fikir üretiyordum, yazı yazıyordum, marka kimliği yaratıyordum. Ama eksik kalan duygularım oluyordu. Yaratım ve üretim süreçlerinin sonunda daha sanatsal çıktılar istiyordum.
Bu yolda eşimin desteğiyle ikinci bir kariyer çizme yolculuğuna çıktım. Yaratıcı drama, müzikal tiyatro eğitimleri alıyorum, dublaj/seslendirme eğitimleri aldım. İlk seslendirmemi kendi projemizde yaptım hatta ve bundan dolayı çok mutluyum. Yarı zamanlı reklamcı yarı zamanlı yaratıcı drama eğitmeni olarak kariyerime devam ediyorum. Eşim ise işletme mezunu, yurt dışı satış yöneticisi kimliğiyle kariyerine devam ediyor. Konser-festival işlerinden organizasyona farklı yol ayrımlarından geçmiş biri.
Hayatı fazlasıyla sorguluyoruz. Toplum ve insan hakkında konuştuğumuz kadar kendimize dönük eleştirilerle de “daha iyi insan daha iyi dünya” felsefesini benimsiyoruz. Bu yüzden “KAFA SESLERİ”ni açtık. Düşüncelerimizi yazıyor, çeşitli platformlarda sohbetlerimizi paylaşıyoruz.
Tam olarak bu noktada, sıkıntılı süreçlerden geçtiğimiz bu günlerde üretmek ve kısıtlı bir sayıda bile olsa benzer düşüncelere sahip insanlarla bir araya gelebilmek ümidiyle “KAFA SESLERİ”ne yatırım yapmak ve bir proje geliştirmek istedik.
Sesimiz cılız kalabilirdi, çünkü gayemiz popüler kültüre hizmet etmek ve kitlelerin fenomeni olmak değildi. Bir insana dokunmak ya da bir insana erişip onunla yeni bir bakış açısı geliştirebilmek bile bizim için mutluluk sebebiydi. Nicelikten önce nitelik önemliydi.
Özellikle kurum taraflarında başlayan “23 NİSAN 100. YIL” çalışmaları sürecinde ve profesyonel iş hayatında geçirdiğim 5 yılı aşkın zaman diliminde gördüm ki, benim inandığım fikirler maalesef kimi zaman birtakım sebeplerle uygulanamıyordu. Bunun üzerine bir yazı yazdım. Müzisyenlerin projeye inanması ve gönüllü desteği gerekiyordu.
Ve NARKOZ, bir kez daha hayallerimize giden yolda bizimle oldu.
23 NİSAN 100. YILA ÖZEL YARATICI VE ÖZGÜN BİR PROJE GERÇEKLEŞTİRDİK.
PROJEMİZ

#BUŞARKIHEPİMİZİN
NARKOZ ve KAFA SESLERİ
“100 YILLIK COŞKU HEPİMİZİN. BU ŞARKI HEPİMİZİN.” sloganıyla 7’den 77’ye küçük büyük herkesi duygularını paylaşmaya davet ettiğimiz projede katılımcıların duygu ve düşüncelerini yazı veya video yoluyla bizimle paylaşmalarını istedik.
Ve sonunda NARKOZ, bizden gelenlerle bizim şarkımızı besteledi.
#buşarkıhepimizin oldu!
Proje detayları için: https://kafaseslericom.wordpress.com/2020/04/27/23-nisan-100-yil/