NE BİREYSEL NE DE TOPLUMSAL
Toplumsal düşünmeyi de bireysel düşünmeyi de bilmediğimiz için sıkıntılar yaşadığımızı düşünüyorum. Bir haber ile başlayarak adım adım ilerleyeceğim.
“Çocuk benim, ölürse ölür sana ne oluyor?” Bir baba kurabildi bu cümleyi hem de çocuğu yanındayken. Ne için? 20 yaş altı insanların sokağa çıkması yasakken çocuğunu dışarı çıkardığı için ceza yazıldı da o yüzden. Anne ve babaya 392’şer liralık ceza yazıldı yani aileye toplamda 784 lira. O çocuğa yazık, hem de çok yazık demekten başka bir şey diyemiyorum. Beğen ya da beğenme, bir yasak konmuş ki konması da toplum sağlığı için, yasağa uymuyorsun ve cezalandırılıyorsun ama acısını çocuğundan çıkarabiliyorsun. Hani nerede kaldı “Baba Sevgisi?” Yok değil mi? Yok…
Ne hale geldiğimizin küçük bir özetidir bu olay.
Para, mal, mülk… Evet bunlar önemli şeyler. Olsun diye uğraştığımız, olmadığı zaman canımızı sıkan şeyler. Hayatımızın büyük bir bölümünü bunlara sahip olmak için harcıyoruz. Ama ne için? Para kazanmayı yegane amaç edindiğimiz için ne sevgi ne saygı kalmış içimizde.
Bireysellik mi? Toplumsallık mı?
Bireysellikle toplumsallık arasında sıkışmış kalmış ve nihayetinde insaniyetini kaybetmiş insanlar olduk. Ne tamamen kendimizi düşünecek kadar bireysel ne de tamamen toplumu düşünecek kadar toplumsal olduk. En kötüsü olduk; İşimize geldiği gibi. İşimize geldiğinde bireysel, işimize geldiğinde toplumsal davranıyoruz. Bir tutarlılık yok. Bu yüzden geleneklerin, koyulan kuralların falan hiç önemi kalmadı. Mesela, yazının başında bahsi geçen baba, yasak olmasına rağmen çocuğunu dışarı çıkardı. Niye? Çünkü öylesi işine geliyordu. Koyulan yasağın bir önemi yoktu artık. Peki, herkes işine geldiği gibi davranırsa ne olacak? Aslında öyle davranıyoruz ve o yüzden belimizi doğrultamıyoruz. Ne bireyselliği biliyoruz ne de toplumsallığı.

Hafta sonu için sokağa çıkma yasağı konmasının sebebi tam olarak bu yüzden. Çalışmamayı, işleri durdurmayı kaldırabilecek bir ekonomimiz olmayabilir. Bu yüzden kapsamlı bir sokağa çıkma yasağı uygulayamıyoruz ve yetkililer de diyor ki “Kendi karantinanızı yaratın, gerekmedikçe sokağa çıkmayın”. Yasak konmadığı için sokağa çıkması gereken bir sürü insan var. İşine gitmesi lazım, evine ekmek götürmesi lazım. Üretip satmamız lazım falan tamam da. Bütün herkesi ilgilendiren bir durumda işine geldiği gibi davranmak nedir? Haftalardır evde kal çağrıları yapılıyor. Peki biz ne yapıyoruz? 3 hafta önce hava güzel diye sokaklar, mesire yerleri tıklım tıklım dolu değil miydi? Niye? Çünkü darlandık evde değil mi? Dışarı atmak istedik kendimizi, bir nefes almak.
Bu işte tam olarak işine geldiği gibi davranmak.
Bireysel davranan birisi hastalık kapmamak için dışarı çıkmazdı. Toplumsal davranan birisi hastalık yayılmasın diye dışarı çıkmazdı. Ama biz ne yaptık? Öyle işimize geldiği için dışarı çıktık.
Maalesef, bu şekilde davranmaya devam ettikçe ne köy olur bizden ne de kasaba…
Dipnot: Mutsuz bireyler mutlu bir toplum oluşturamaz.
Yazının Sorusu: Sizce dünya düzeltmeye değer mi?
Diğer yazılarımı okumak için: https://kafaseslericom.wordpress.com/author/eraykagansimsek/
Baba haberinin detayları için: https://www.haberturk.com/kahramanmaras-haberleri/77040754-10-yasindaki-ogluyla-sokaga-cikan-baba-ve-anneye-cezai-islemcocugu-ile-sokaga-cikan-baba